Blog

ZİNA (ALDATMA) SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI

ZİNA (ALDATMA) SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI

            ZİNA (ALDATMA) SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI

  1. Aldatma (Zina) Sebebiyle Boşanma Nedir?

Aldatma (zina) sebebiyle boşanma, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken isteyerek ve bilerek karşı cinsten biriyle cinsel ilişkiye girmesi nedeniyle açılan özel bir boşanma davasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi gereğince zina, mutlak ve kesin bir boşanma sebebi olup, bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına dair ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek kalmaz.

Zina, eşin karşı cinsten biriyle bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmesi ile oluşur. Ancak, öpüşme, sarılma veya duygusal yakınlaşmalar zina kapsamında değerlendirilmez. Bununla birlikte, aynı otelde konaklama, geceyi aynı konutta geçirme veya sürekli şüpheli saatlerde bir arada bulunma gibi durumlar, zinanın varlığına dair kuvvetli karine teşkil eder ve mahkeme tarafından dolaylı delil olarak kabul edilebilir.

Örneğin, eşin karşı cinsten biriyle bir otel odasında geceyi birlikte geçirdiğine dair otel kayıtları veya sürekli ve yoğun iletişim halinde olduklarını gösteren HTS (telefon görüşme) kayıtları zina eylemine işaret eden kuvvetli şüphe oluşturabilir. Ayrıca, eşlerin sosyal medyada uygunsuz fotoğraflar paylaşması veya başka bir kişiyle sık sık özel mesajlaşmalar yapması gibi durumlar da mahkeme tarafından zina olgusunun varlığına ilişkin dolaylı deliller olarak kabul edilebilir.

Zina olgusunun doğrudan delillerle ispatlanması gerekmediği gibi, kuvvetli şüphe uyandıran olguların bir araya gelmesi de mahkeme tarafından zina eyleminin gerçekleştiğine dair kanaat oluşturabilir. Bu gibi durumlarda mahkeme, zinanın varlığına dair kesin kanaat getirdiğinde kusur incelemesine girmeksizin boşanma kararı verir ve aldatılan eşin maddi ve manevi tazminat taleplerini dikkate alır.

  • Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları:

Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası, eşlerden birinin zina eylemini gerçekleştirmesi halinde açılabilir ve mahkemenin boşanma kararı verebilmesi için dört temel şartın bir arada gerçekleşmesi gerekir

  1. Zina fiilinin evlilik birliği devam ederken gerçekleşmiş olması gerekir.
  2. Eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi gerekir.
  3. Aldatılan eşin aldatan eşi affetmemiş olması gerekir.

    4)Zina nedenine dayalı boşanma davasının, zina vakasının öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde açılması gerekir.

1. Evlilik Birliğinin Devam Ediyor Olması Şartı:

Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için evlilik birliğinin fiilen devam ediyor olması şarttır. Evlilikten önce veya evlilik sona erdikten sonra gerçekleşen cinsel ilişkiler zina kapsamında değerlendirilemez. Örneğin, nişanlılık döneminde gerçekleşen sadakatsizlikler, evlendikten sonra ortaya çıksa bile zina sebebine dayalı boşanma hakkı vermez. Zina fiili, ancak evlilik süresi boyunca meydana geldiğinde hukuki anlamda geçerli bir boşanma sebebi teşkil eder.

Boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğü devam eder. Eşlerden biri, boşanma süreci devam ederken başka biriyle cinsel ilişkiye girerse bu durum da zina olarak kabul edilir. Örneğin, mahkeme tarafından boşanma kararı verilmiş ancak karar henüz kesinleşmeden eşlerden biri başka biriyle cinsel ilişkiye girmişse, bu fiil de zina kapsamında değerlendirilir.

Mahkeme tarafından ayrılık kararı verilmiş olsa dahi sadakat yükümlülüğü devam eder. Ayrılık sürecinde ya da eşlerden birinin uzun süre haber alınamaması (örneğin gaiplik gibi) halleri, sadakat yükümlülüğünü sona erdirmez. Bu süreçte de eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi zina sayılır.

2. Eşlerden Birinin Üçüncü Bir Kişiyle Cinsel İlişki Yaşaması Şartı:

Zinanın varlığı için eşlerden birinin karşı cinsten biriyle cinsel ilişkiye girmesi gerekmektedir. Cinsel ilişkinin bir defa veya sürekli olması fark etmeksizin, tek bir cinsel ilişki bile zinanın oluşması için yeterlidir. Ancak, eşlerden birinin aynı cinsten biriyle cinsel ilişkiye girmesi zina olarak kabul edilmez ve bu durum farklı hukuki değerlendirmelere tabi tutulur.

Zinanın ispatı her zaman kolay olmayabilir. Bu nedenle Yargıtay, zina olgusunun dolaylı yollarla ispat edilmesini mümkün kılan bazı karineler kabul etmiştir. Örneğin:

-Eşlerin bir otel odasında birlikte konaklaması

-Geceyi aynı evde birlikte geçirmesi

-Kadının ortak konuta yalnızken geceleyin başka bir erkeği alması

Bu gibi durumlar, zinanın varlığına dair kuvvetli delil olarak kabul edilir. Evli bir erkeğin başka bir kadınla aynı evde sürekli birlikte yaşaması da zinanın varlığına kesin karine teşkil eder. Bu tür durumlarda, mahkeme zinanın gerçekleştiği kanaatine vararak boşanma kararı verebilir.

Buna karşılık, telefonla sık sık görüşmek, mesajlaşmak, arabasına binmek gibi davranışlar zinaya delalet etmez. Örneğin, aynı iş yerinde çalışan bir kişinin, bir erkekle telefon görüşmeleri yapması veya birlikte araçta bulunması zinayı kanıtlamaz. Bu gibi durumlar güven sarsıcı davranışlar olarak değerlendirilir ve genel boşanma sebebi sayılabilir.

Özellikle belirtmek gerekir ki, eşin rızası dışında tecavüz veya zorla cinsel ilişkiye maruz kalması durumunda zina sebebiyle boşanma davası açılamaz, çünkü bu durumda eşin kusuru söz konusu değildir.

3. Aldatılan Eş Tarafından Aldatan (Zina Eden) Eşin Affedilmemiş Olması Şartı:

Zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, aldatılan eşin zina yapan eşi affetmemiş olması gerekmektedir. Affeden eşin dava açma hakkı sona erer. Affetme, sözlü veya yazılı olabileceği gibi eşler arasındaki davranışlardan da anlaşılabilir. Örneğin, aldatma olayından sonra eşin eve dönmesine izin verilmesi, birlikte yaşamaya devam edilmesi veya birlikte tatile çıkılması gibi durumlar affetme olarak değerlendirilir.

-Affetme olgusu çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Örneğin:

Eşinin zina yaptığını öğrenmesine rağmen uzun süre birlikte yaşamaya devam eden eş, bu durumu zımnen affetmiş sayılır.

Zina yapan eşini affetmeyen tarafın, zina olgusunu öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde dava açması gerekir.

Örnek Yargıtay Kararı: Bir eşin zina olayına dair delil elde etmesinin üzerinden uzun yıllar geçmiş ve evlilik birliği devam etmişse, bu durum af olarak değerlendirilir ve sonradan zina nedeniyle dava açılması mümkün olmaz.

4. Zina Nedeniyle Dava Açma Süresi İçinde Başvuru Yapılması Şartı:

Zina sebebiyle boşanma davasında hak düşürücü süreler dikkate alınmalıdır. Eşin zinayı öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde ve her hâlde zina eyleminin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl içinde dava açılmalıdır. Bu süreler dolduğunda dava açma hakkı sona erer.

Hak düşürücü süreler, mahkeme tarafından re’sen dikkate alınır. Bu nedenle, süreler geçtikten sonra açılan bir dava, süre yönünden reddedilir.

Sonuç:

Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için dört temel şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Zina olgusunun ispatı için doğrudan deliller gerekli olmasa da, kuvvetli şüphe oluşturan karineler mahkeme tarafından değerlendirilir. Dava açma süresinin doğru takibi ve affetme gibi olguların dikkate alınması, boşanma sürecinin sağlıklı ilerlemesi açısından büyük önem taşır.

  • Zina (Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davası Açma Süresi:

Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası açma süresi, Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinin 2. fıkrası gereğince, aldatma fiilini öğrenen eş için 6 ay ile sınırlandırılmıştır. Aldatma eylemini öğrenen eş, bu tarihten itibaren 6 ay içinde boşanma davası açmazsa dava açma hakkı düşer. Ancak, aldatma olgusunun öğrenilmesi gecikmiş olsa bile, zina nedeniyle dava açma hakkı aldatma fiilinin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

Örnek:

Bir eşin 01.01.2013 tarihinde aldatıldığını varsayalım. Bu olay, 30.12.2018 tarihinde öğrenilse bile, 5 yıllık dava açma süresi dolmadan öğrenildiği için dava açma hakkı devam eder ve aldatılan eş, bu tarihten itibaren 6 ay içinde zina nedeniyle boşanma davası açabilir. Ancak, 5 yıl dolduktan sonra öğrenilmişse, artık zina nedeniyle dava açma hakkı sona erer.

Önemli Not:

5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra zina eylemi, genel boşanma sebepleri kapsamında ele alınabilir. Bu durumda aldatma eylemi, evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166) gibi genel boşanma nedenleri arasında değerlendirilebilir ve genel sebeplerle boşanma davası açılabilir.

  • Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılmalıdır:

Aldatma nedeniyle boşanma davası, yalnızca zina olgusuna dayanarak açılabileceği gibi, hem özel boşanma sebebi olan zina hem de genel boşanma sebeplerine dayalı olarak da açılabilir. Her iki sebebin birlikte ileri sürülmesi, davanın farklı açılardan değerlendirilmesini ve hak kaybının önlenmesini sağlar.

Sadece Aldatma (Zina) Sebebine Dayalı Dava:

Zina eylemi kesin olarak ispatlandığında, mahkeme başka bir sebebe bakmaksızın zina nedeniyle boşanma kararı verir. Ancak, zina ispatlanamazsa mahkeme davayı reddeder ve başka bir boşanma sebebi değerlendirmez.

Hem Aldatma Hem de Genel Boşanma Sebeplerine Dayalı Dava:

Davacı, aldatma sebebiyle özel boşanma sebebiyle birlikte şiddetli geçimsizlik, güven sarsıcı davranış veya evlilik yükümlülüklerinin ihlali gibi genel boşanma sebeplerine de dayanabilir. Bu durumda, mahkeme zina ispatlanamazsa genel boşanma nedenlerini değerlendirir ve kusur tespiti yaparak genel boşanma nedenlerine dayanarak boşanma kararı verebilir.

Özetle:

Sadece zina sebebine dayalı dava: Zina ispatlanamazsa dava reddedilir.

Hem zina hem de genel boşanma sebeplerine dayalı dava: Zina ispatlanamazsa mahkeme, genel boşanma sebeplerini değerlendirir ve boşanma kararı verebilir.

Bu nedenle, boşanma talebinde her iki sebebin bir arada ileri sürülmesi dava sürecinde avantaj sağlayabilir ve mahkemenin boşanma kararı vermesini kolaylaştırabilir.

  • Boşanma Davasında Aldatmanın İspatlanması ve Deliller:

Boşanma davalarında aldatma (zina) olgusunun ispatı, her somut olayın özelliklerine göre farklı delillerle gerçekleştirilebilir. Aldatmanın ispatında Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) belirli bir delil sınırlaması bulunmamakta olup, her türlü delilden faydalanılması mümkündür. Mahkeme, sunulan delilleri değerlendirerek zinanın gerçekleşip gerçekleşmediğine karar verir.

Aldatma fiilini ispat etmek için kullanılabilecek delil araçları şunlardır:

Tanık Beyanları: Zina eylemine doğrudan veya dolaylı olarak şahit olan tanıkların ifadeleri mahkeme tarafından dikkate alınır.

Telefon Görüşme Kayıtları ve Mesaj İçerikleri: HTS kayıtları, WhatsApp, SMS ve diğer mesajlaşma uygulamaları üzerinden yapılan yazışmalar zinaya delil teşkil edebilir.

Sosyal Medya İçerikleri: Instagram, Facebook, Twitter gibi sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlar, mesajlar veya yorumlar aldatma olgusunu ortaya koyabilir.

Otel ve Uçak Kayıtları: Otel kayıtları, uçak biletleri ve seyahat belgeleri, eşlerin aynı yerde birlikte vakit geçirdiğine dair delil oluşturabilir.

Fotoğraflar ve Video Kayıtları: Fotoğraf veya video kayıtları, eşlerin aldatma eylemini belgeleyen önemli deliller arasındadır.

Ses Kayıtları: Zina olgusunu ispatlamak amacıyla bir defaya mahsus alınmış ses kayıtları mahkeme tarafından delil olarak değerlendirilebilir.

Banka Kayıtları ve Kredi Kartı Ekstreleri: Şüpheli harcamalar, hediyeler veya konaklama masraflarını gösteren banka ve kredi kartı hareketleri zina olgusuna işaret edebilir.

Savcılık Soruşturma Dosyaları: Başka bir suç nedeniyle başlatılmış olan bir ceza soruşturması kapsamında elde edilen deliller arasında zina olgusuna dair beyanlar yer alabilir.

Yargıtay Uygulamasında Aldatmanın İspatı:

Yargıtay’ın içtihatları, aldatma olgusunun ispatı açısından belirli ilkeler kabul etmiştir. Bu doğrultuda mahkemeler, zina eyleminin gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin delilleri değerlendirirken doğrudan delil aramak zorunda değildir ve kuvvetli şüphe uyandıran karineler üzerinden de zina sonucuna ulaşabilir.

Yargıtay’ın kabul ettiği karinelerden bazıları şunlardır:

Ortak Konuta Karşı Cinsten Birinin Alınması:

Kadın veya erkeğin ortak konuta yalnızken karşı cinsten birini alması, zinanın varlığına güçlü bir delil teşkil eder. Bu tür bir durum, Yargıtay içtihatlarına göre zina olgusunun gerçekleştiğine dair kuvvetli bir karine oluşturur.

Otel Odasında Birlikte Kalma:

Eşlerden birinin karşı cinsten biriyle aynı otel odasında geceyi geçirmesi, zina olgusunun varlığına işaret eden önemli bir kanıt olarak kabul edilir. Otel kayıtları, mahkeme tarafından delil olarak değerlendirilir ve zina fiilinin varlığına kanaat getirilmesine neden olabilir.

Evlilik Dışı İlişkiden Çocuk Sahibi Olma:

Eşlerden biri, evlilik dışında başka biriyle ilişkiye girerek çocuk sahibi olmuşsa, zina (aldatma) fiili kesin olarak ispatlanmış sayılır. Bu durumda DNA testi gibi bilimsel deliller, mahkeme tarafından değerlendirilir.

Mahkemenin Delilleri Değerlendirme Yetkisi:

Aile mahkemesi hakimi, aldatma nedeniyle açılan boşanma davalarında delilleri serbestçe takdir eder ve kesin delillerle bağlı değildir. Hakim, zina olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda tüm delilleri değerlendirerek karar verir.

Önemli Not:

Mahkeme, tarafların yemin etmesini isteyerek aldatma eylemini ispat etmeye çalışamaz.

Zina olgusunun varlığını ortaya koyan doğrudan deliller bulunmasa bile, kuvvetli şüphe doğuran karineler mahkeme tarafından zina olgusunun varlığına işaret edebilir ve boşanma kararı verilebilir.

  • Zina (Aldatma) Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı

Türk Medeni Kanunu’nun 236/2. maddesine göre, zina (aldatma) nedeniyle boşanma halinde mal paylaşımında, kusurlu olan eşin katılma alacağı hakkaniyete uygun olarak azaltılabilir veya tamamen ortadan kaldırılabilir. Normal şartlarda, edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin artık değerdeki pay oranı yarı yarıya olmakla birlikte, zina nedeniyle boşanma kararı verilmesi halinde mahkeme, aldatan eşin katılma alacağını azaltma veya tamamen ortadan kaldırma yetkisine sahiptir. Bu durumda, mal paylaşımı yapılırken:

Hakim, evliliğin süresi, çocuk olup olmaması, ekonomik durum, zina olayının niteliği gibi unsurları dikkate alarak kusurlu eşin mal paylaşımındaki payını düşürebilir.

Örneğin, eşini aldatan kişinin katılma alacağı %50 yerine 1/3 oranında belirlenebilir, diğer eşin katılma alacağı ise 2/3 oranında olabilir.

Hakim, olayın ağırlığına bağlı olarak aldatan eşe hiçbir şekilde katılma alacağı hakkı tanımama yönünde karar da verebilir.

Ancak bu hükümlerin uygulanabilmesi için boşanma kararının zina (aldatma) nedeniyle verilmiş olması şarttır. Boşanma kararı, zina dışında farklı bir nedene dayanıyorsa (örneğin, evlilik birliğinin temelinden sarsılması), mal paylaşımı normal şartlarda yarı yarıya yapılır. Ayrıca, zina nedeniyle boşanmanın mal paylaşımını etkilemesi yalnızca edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde mümkündür. Mal ayrılığı rejimi gibi diğer mal rejimlerinde zina veya hayata kast gibi ağır kusurlar, katkı payı veya mal rejimiyle ilgili alacaklar üzerinde bir etki doğurmaz.

  • Zina (Aldatma) ile Şiddet Fiillerinin Kusur Durumuna Etkisi:

Boşanma davalarında bir eşin zina (aldatma) eylemi ile diğer eşin şiddet uygulaması gibi fiillerinin kusur değerlendirmesinde eşit derecede kusurlu kabul edilmesi gerektiği yönünde Yargıtay’ın yerleşik içtihatları bulunmaktadır.

Eşlerden biri zina eyleminde bulunmuş, diğeri ise evlilik birliği içinde sürekli şiddet uygulamış ise, mahkeme her iki eşin eşit kusurlu olduğu sonucuna varmalıdır.

Eşit kusur durumunda, tarafların birbirinden maddi ve manevi tazminat talep etmesi mümkün değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 maddelerine göre, ağır kusurlu olan eş, diğer eşten tazminat isteyemez.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/4021 sayılı kararı da bu yöndedir. Kararda, davacı-karşı davalı kadının zina eylemine karşılık, davalı-karşı davacı erkeğin eşine sürekli şiddet uyguladığı sabit görülmüş ve bu durumda tarafların eşit kusurlu olduğuna hükmedilmiştir. Kararda, mahkemenin davacı-karşı davalı kadını ağır kusurlu kabul ederek davalı-karşı davacı erkeğe maddi ve manevi tazminat hükmetmesinin hatalı olduğu ve bu hatalı kusur tespitine dayalı kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir.

Sonuç ve Uygulama:

Zina nedeniyle boşanma kararı verilmesi halinde mal paylaşımı sırasında hakimin, aldatan eşin katılma alacağını azaltma veya tamamen kaldırma yetkisi bulunmaktadır.

Zina ve şiddet vakalarında tarafların eşit kusurlu olmaları durumunda karşılıklı tazminat talepleri reddedilmelidir.

Hakimin, kusur oranını belirlerken evlilik birliğinin dinamikleri, olayın ağırlığı, tarafların maddi ve manevi durumları gibi tüm olguları dikkate alması zorunludur.

Prev post
  TERK SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI
Haziran 24, 2025

Yorum bırakın

Hakkımda

Avukat Ahmet Alp Nehir Hukuk Bürosu olarak, ceza, aile, ticaret ve iş hukuku gibi alanlarda uzman hukuki destek sunuyoruz. Erzurum’da profesyonel danışmanlık ve dava takibi hizmeti veriyoruz. Haklarınızı korumak için buradayız. Bizimle iletişime geçin.

İletişim
Yekeler İş Merkezi, Muratpaşa, Saray Bosna Cd. Kat 4, No 20, 25000 Yakutiye/Erzurum