Muris Muvazaası(Mirastan Mal Kaçırma) Nedeniyle Tapu
İptali ve Tescil Davas
A) Muris Muvazaasının Tanımı ve Hukuki Dayanağı
Muris muvazaası, bir kimsenin, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı ivazsız
(karşılıksız) kazandırmaları, görünüşte satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir.
Bu durumda mirasbırakan, mirasçılarının ileride tenkis davası açmasını önlemek için aslında bağışlama
yapmak istediği bir taşınmazı, satış gibi göstererek mirasçılardan mal kaçırmayı hedefler. Yargıtay,
muris muvazaasını nispi muvazaa (vasıflı muvazaa) kapsamında değerlendirmektedir. Bu tür
muvazaada iki ayrı işlem söz konusudur: Görünüşteki işlem ve gizli işlem. Görünüşteki işlem satış veya
bakım sözleşmesi gibi gösterilirken, gizli işlem ise bağışlamadır.
Hukuki Dayanak
Muris muvazaası, genel olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi (eski Borçlar Kanunu m. 18)
kapsamında düzenlenen muvazaa hükümlerine tabidir. İlgili hükme göre:
“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya
gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas
alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin
muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.”
Bu hükme göre, görünüşteki işlemin muvazaalı olduğu ispatlanırsa, tarafların gerçek ve ortak iradesi
esas alınarak işlemin geçersizliği kabul edilmektedir. Muris muvazaası da bu çerçevede değerlendirilir
ve muvazaalı işlem geçersiz sayılır.
İçtihatlara Göre Muris Muvazaası
Muris muvazaası davalarında temel referans, 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Kararı’dır. Bu karar, muris muvazaasına ilişkin temel ilkeleri belirlemiş ve muris
muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında mirasçılara dava açma hakkı tanımıştır. İçtihadı
birleştirme kararında özetle şu ilkeler kabul edilmiştir:
1)Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı muvazaalı işlemler
geçersizdir.
2)Görünüşteki satış sözleşmesi muvazaa nedeniyle hükümsüz olup, gizli bağışlama sözleşmesi ise şekil
şartı eksikliği nedeniyle geçersizdir.
3)Saklı pay sahibi olsun veya olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar muvazaa nedeniyle tapu
iptal ve tescil davası açabilir.
Muris Muvazaasının Uygulamadaki Görünümü
Uygulamada muris muvazaası genellikle taşınmaz devri sözleşmeleri üzerinden gerçekleştirilir.
Mirasbırakan, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı, üçüncü kişileri veya mirasçıları aldatmak
amacıyla satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde gösterir. Bu sayede taşınmaz,
mirasçıların açacağı tenkis veya iade davalarından korunmuş olur. Muris muvazaasına dayalı davalar,
genellikle mirasbırakanın ölümünden sonra açılır ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile tescili talep
edilir.
İlgili Yasal ve Yargı Dayanakları
Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi: Dürüstlük kuralı çerçevesinde, mirasbırakanın mirasçılarını mal
kaçırmak amacıyla aldatıcı işlemler yapması hakkın kötüye kullanılması sayılmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi: Muvazaa hükümleri uyarınca görünüşteki işlem geçersiz kabul
edilir.
HMK m. 201 ve 203/4: Muvazaa iddialarının ispatı konusunda, taraf olan ve olmayan kişilerin farklı
delillerle ispat yükümlülükleri bulunmaktadır.
B) Muris Muvazaasının Unsurları ve Özellikleri
Muris muvazaası, genel muvazaa hükümleri kapsamında incelenmekle birlikte, miras hukukuna özgü
bazı unsurları ve özellikleri içermektedir. Bu unsurlar, işlemin muvazaalı olup olmadığının tespitinde ve
tapu iptali ve tescil davalarının başarıyla sonuçlandırılmasında önemli bir role sahiptir.
1. Görünüşteki İşlem ve Gizli Sözleşme
Muris muvazaasında, tarafların gerçek iradeleri ile beyanları arasında bilerek ve isteyerek yaratılmış bir
uyumsuzluk söz konusudur. Bu uyumsuzluk iki farklı sözleşme şeklinde ortaya çıkar:
Görünüşteki İşlem: Mirasbırakan ile karşı taraf arasında tapuda yapılan, satış veya ölünceye kadar
bakma sözleşmesi gibi gösterilen işlemdir. Görünüşteki işlem, şeklen geçerli olsa da tarafların
iradelerine uymadığı için hükümsüzdür.
Gizli Sözleşme: Tarafların gerçek iradesini yansıtan işlemdir. Bu işlem çoğunlukla bağışlama sözleşmesi
niteliğindedir. Ancak taşınmaz bağışlamalarının resmi şekil şartına tabi olması nedeniyle, tapuda
bağışlama yapılmamışsa gizli sözleşme de şekil şartı eksikliği nedeniyle geçersiz olacaktır.
Örnek:
Mirasbırakanın malını erkek çocuğuna bağışlamak istemesi ancak bunu satış olarak göstermesi halinde,
görünüşteki işlem satış sözleşmesi, gizli işlem ise bağışlama sözleşmesidir. Bu durumda her iki sözleşme
de geçersiz kabul edilir.
2. Muvazaa Anlaşması
Muvazaa anlaşması, tarafların görünüşteki işlemin gerçek bir irade taşımadığını, yalnızca üçüncü kişileri
(mirasçıları) aldatmak amacıyla yapıldığını kabul ettikleri bir anlaşmadır. Bu anlaşma yazılı veya sözlü
olabilir ve herhangi bir şekil şartına tabi değildir.
Muvazaa Anlaşmasının Özellikleri:
1)Görünüşteki işlemin gerçekte bir hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda tarafların iradesi söz
konusudur.
2)Muvazaa anlaşması, görünüşteki sözleşmeden önce veya en geç aynı anda yapılmalıdır.
E)Eğer muvazaa anlaşması, görünüşteki işlem yapıldıktan sonra gerçekleştirilmişse, artık muvazaalı bir
işlemden değil, yeni bir hukuki durumdan söz edilir.
Örnek:
Mirasbırakanın taşınmazını satış göstererek oğluna devretmesi sırasında taraflar arasında bu satışın
gerçekte bağışlama olduğuna dair açık veya örtülü bir muvazaa anlaşması bulunması gerekir. Aksi halde
muvazaa iddiası dinlenmez.
3. Mirasçıları Aldatma Amacı
Muris muvazaasını diğer muvazaa türlerinden ayıran en önemli unsur, mirasçıları aldatma amacıyla
yapılmış olmasıdır. Mirasbırakan, saklı paylı veya saklı paylı olmayan mirasçılarını miras hakkından
yoksun bırakmak veya miras paylarını azaltmak amacıyla muvazaalı işlemler yapar.
Aldatma Amacının Belirlenmesi İçin Dikkate Alınacak Kriterler:
1)Mirasbırakanın yaşı, sağlık durumu ve irade yeteneği.
2)Temlikin (devrin) mirasbırakanın ölümünden kısa bir süre önce yapılmış olması.
3)Malın devredildiği kişinin alım gücünün olmaması ve taşınmaz karşılığı bir bedel ödememiş olması.
4)Mirasbırakan ile alıcı arasındaki yakınlık ve özel ilişki.
Örnek:
Mirasbırakanın malını erkek çocuğuna bağışlaması ancak bunu satış gibi göstermesi, diğer mirasçıların
ileride tenkis davası açmasını önlemek amacı taşıyorsa, burada mirasçıları aldatma amacı açıkça ortaya
çıkmaktadır.
4. Tarafların İradesinin Uyumlu Olması (Muvazaa İradesi)
Muvazaalı işlemlerde tarafların iradesi gerçekte yapılan işleme değil, görünüşteki işlemi üçüncü kişileri
aldatmak amacıyla gerçekleştirmeye yöneliktir. Mirasbırakan ve karşı taraf muvazaa konusunda
mutabık olmalı ve görünüşteki işlemin gerçek iradelerini yansıtmadığını bilmelidir.
Tarafların Muvazaa Konusunda Anlaşması Gerekmektedir:
-Mirasbırakan, malını mirasçılarından kaçırmak amacıyla hareket eder.
-Karşı taraf (alıcı) da bu durumu bilerek ve isteyerek muvazaa sürecine dâhil olur.
5. Aldatılmak İstenen Kişilerin Mirasçılar Olması
Muris muvazaasının bir diğer ayırt edici unsuru, aldatılmak istenen kişilerin mirasçılar olmasıdır. Bu
nedenle muris muvazaasında aldatma amacı, mirasbırakanın saklı paylı olsun veya olmasın
mirasçılarından mal kaçırmak istemesiyle doğrudan ilişkilidir. Eğer mirasbırakan, üçüncü kişileri
aldatmak amacıyla muvazaa yapıyorsa, bu durumda muris muvazaası değil, taraf muvazaası söz konusu
olur.
6. Gizli Sözleşmenin Geçerlilik Şartları
Muris muvazaasında gizli sözleşme, tarafların gerçek iradesini yansıtır ancak şekil şartına uygun
yapılması gerekmektedir. Özellikle taşınmaz devirlerinde resmi şekil şartı zorunludur. Eğer gizli
sözleşme resmi şekil şartına uygun olarak yapılmamışsa, gizli işlem de geçersiz kabul edilir.
Örnek:
Mirasbırakanın taşınmazını oğluna bağışlamak istemesi, ancak bunu satış gibi göstermesi halinde,
bağışlama sözleşmesi tapu memuru önünde yapılmamışsa, gizli işlem de geçersiz sayılacaktır.
C) Muris Muvazaasının Nedenleri
Muris muvazaasının temel amacı, mirasbırakanın belirli bir veya birkaç mirasçısını miras hakkından
yoksun bırakmak ya da diğer mirasçılara daha fazla menfaat sağlamak istemesidir. Mirasbırakan,
görünüşte yaptığı satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi işlemlerle malvarlığını devrederek,
aslında saklı paylı mirasçılarının ileride tenkis veya iade davası açmasını engellemeyi hedefler. Muris
muvazaasının arkasında yatan nedenler sosyolojik, psikolojik ve ekonomik faktörlerle de ilişkilidir.
1. Mirasbırakanın Yaşlılığında ve Ölümüne Yakın Dönemde Yaptığı Temlikler
Muris muvazaası çoğunlukla mirasbırakanın yaşlılık döneminde veya ölümüne yakın bir zamanda
yaptığı temliklerde (devir işlemlerinde) ortaya çıkar. Bu dönemde mirasbırakan, fiziksel ve zihinsel
gücünün azalması nedeniyle daha savunmasız hale gelir ve yakın çevresindeki kişilerin baskısına maruz
kalabilir. Özellikle ölümüne kısa bir süre kala yapılan taşınmaz devirleri, muris muvazaasının tipik
örneklerindendir.
2. Erkek Çocukların Kız Çocuklara Göre Üstün Tutulması (Ataerkil Yaklaşım)
Türk toplumunda köklü ataerkil anlayışın etkisiyle, erkek çocukların miras konusunda kız çocuklara göre
üstün tutulması eğilimi hala yaygındır. Bu anlayışa göre erkek çocuğun soyadını devam ettirmesi,
ailenin malvarlığını koruması ve yaşlılık döneminde ebeveynlere bakması beklendiğinden, mirasbırakan
erkek çocuklara daha fazla pay bırakmak isteyebilir. Bu durum, muris muvazaasına yol açan en yaygın
nedenlerden biridir.
3. İkinci veya Son Eşin Baskısı ile Yapılan Temlikler
Mirasbırakanın ikinci veya son eşinin baskısı altında malvarlığını ona ve ondan olan çocuklarına bırakma
isteği de muris muvazaasının sıkça karşılaşılan nedenlerinden biridir. İkinci veya son eş, kendisine ve
çocuklarına daha fazla mal bırakılması için mirasbırakan üzerinde baskı kurarak, malvarlığının devrini
teşvik edebilir.
4. Zayıf Durumdaki Mirasçıyı Güçlendirme Amacı
Mirasbırakan, ekonomik veya sosyal açıdan zayıf durumda olan bir mirasçısını güçlendirmek amacıyla
diğer mirasçılara göre ona daha fazla malvarlığı bırakmak isteyebilir. Bu durum genellikle işsiz, hasta
veya bakım gereksinimi duyan mirasçıların korunması amacıyla ortaya çıkmaktadır. Ancak bu tür
kazandırmalar, saklı paylı mirasçıların haklarını zedeleyebileceği için muvazaa ile gerçekleştirildiğinde
dava konusu olabilmektedir.
5. Mirasbırakanın Kendisine Olumlu Yaklaşan Mirasçılara Minnet Duygusu ile Kazandırmalarda
Bulunması
Mirasbırakan, hayatının son dönemlerinde yanında olan ve kendisine destek olan mirasçılarına minnet
duygusuyla mal bırakmak isteyebilir. Bu durumda, diğer mirasçılar aleyhine bir muvazaa anlaşması
yapılabilir. Minnet duygusuyla yapılan bu kazandırmaların muvazaalı olması halinde, diğer mirasçılar
bu işlemlerin iptalini talep edebilir.
6. Aile İçi Çatışmalar ve Kırgınlıklar
Aile içi anlaşmazlıklar, kırgınlıklar ve mirasbırakanın bazı mirasçılara duyduğu öfke veya güvensizlik de
muris muvazaasına neden olabilir. Mirasbırakan, kendisine karşı olumsuz tutum sergileyen veya aile içi
çatışmalara neden olan mirasçılara mal bırakmamak için muvazaa yoluna başvurabilir.
7. Mirasbırakanın Alacaklılarından Mal Kaçırma Amacıyla Yaptığı Temlikler
Bazı durumlarda mirasbırakan, malvarlığını alacaklılarından kaçırmak amacıyla muvazaalı işlemler
yapar. Bu tür işlemler, alacaklıları aldatmaya yönelik olduğunda, taraf muvazaası söz konusu olur ve
muris muvazaası kapsamında değerlendirilmez. Ancak mirasbırakan aynı anda hem alacaklılarından
mal kaçırmak hem de mirasçılarının haklarını ihlal etmek amacı taşıyorsa, muris muvazaası iddiası
gündeme gelebilir.
D) Muris Muvazaasının Hükümleri ve Geçerlilik Durumu
Muris muvazaasında yapılan işlemlerin hukuki geçerliliği, görünüşteki işlem ve gizli sözleşmenin
durumuna göre farklılık gösterir. Tarafların muvazaa anlaşması ile mirasçılardan mal kaçırma amacı
güttükleri durumlarda, görünüşteki işlem hükümsüz kabul edilirken, gizli sözleşme ise resmi şekil
şartına uygun yapılmadığı takdirde geçersiz sayılır. Bu durum, mirasçıların haklarını doğrudan etkiler ve
muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarının temelini oluşturur.
1. Görünüşteki İşlemin Hükümsüzlüğü
Muris muvazaasında görünüşteki işlem, tarafların gerçek iradesine aykırı olarak üçüncü kişileri
(mirasçıları) aldatmak amacıyla yapılan işlemdir. Bu işlem genellikle satış, ölünceye kadar bakma
sözleşmesi veya trampa (mal değişimi) gibi gösterilir. Ancak bu işlemin amacı, aslında bağış yapmak
olan mirasbırakanın malvarlığını mirasçılarından kaçırmak ve onların miras haklarını ihlal etmektir.
A. Borçlar Kanunu’na Göre Muvazaalı İşlemler
Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi muvazaalı işlemleri açıkça geçersiz sayar:
“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya
gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas
alınır.”
Bu hükme göre, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradesine aykırı olarak yapıldığından, başlangıçtan
itibaren hükümsüzdür. Görünüşteki işlemin geçersizliği, işlemin tarafları arasında ileri sürülebileceği
gibi, bu durum mirasçılar tarafından da dava konusu edilebilir.
B. Yargıtay İçtihatlarına Göre Görünüşteki İşlemler
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 17.09.2013 tarihli kararında muvazaalı işlemlerin hukuki sonucu şu şekilde
açıklanmıştır:
“Muris muvazaasında görünüşteki satış sözleşmesi muvazaalı olduğundan geçersizdir. Bu durumda
tapu kaydının iptali ve taşınmazın terekeye dönmesi sağlanmalıdır.”
Bu karar, görünüşteki işlemin geçersiz olduğunu ve tapu iptali ve tescil davası ile miras hakkı ihlal edilen
mirasçılar tarafından iptal edilebileceğini ortaya koymaktadır.
2. Gizli İşlemin Geçersizliği (Şekil Şartı Eksikliği Nedeniyle)
Muris muvazaasında gizli işlem, tarafların gerçek iradesini yansıtan ve genellikle bağışlama niteliğinde
olan sözleşmedir. Ancak taşınmaz devri gibi işlemler, resmi şekil şartına tabi olduğundan, bu şartlara
uyulmadan yapılan gizli sözleşme de geçersizdir.
A. Türk Medeni Kanunu’na Göre Şekil Şartı
TMK m. 706:
“Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin resmi şekilde yapılması zorunludur.”
Bu hükme göre, bağışlama işlemi tapu memuru önünde yapılmadığı takdirde, şekil şartı eksikliği
nedeniyle gizli sözleşme geçersiz sayılır. Dolayısıyla, görünüşteki işlemin muvazaalı olması ve gizli
sözleşmenin şekil şartına uygun olmaması nedeniyle, her iki işlem de geçersiz kabul edilir.
B. Yargıtay İçtihatları ile Gizli İşlemin Geçersizliği
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2011 tarihli ve 2011/12234 E., 2011/12967 K. sayılı kararında:
“Muris muvazaasında görünüşteki işlem muvazaalı olduğundan geçersizdir. Gizli sözleşme ise resmi
şekle tabi olup, bu şekle uygun yapılmadığı takdirde geçerli olmaz. Bu durumda tapu kaydının iptali ve
tescili istenebilir.”
Bu karar, muris muvazaasında gizli sözleşmenin şekle aykırı olması halinde geçersiz sayılacağını ve
tapunun iptali ve tescili taleplerinin kabul edileceğini ortaya koymaktadır.
3. Tapu Sicilinde Yolsuz Tescil ve İptal Talebi
Muris muvazaası sonucunda yapılan görünüşteki işlemler tapu siciline tescil edilse bile, bu tescil yolsuz
tescil niteliğindedir. Taşınmazın mülkiyeti gerçekte mirasbırakanın iradesine uygun olarak
devredilmediğinden, tapu siciline yapılan tescil TMK m. 1025 kapsamında yolsuz tescil olarak
değerlendirilir ve iptali mümkündür.
A. Türk Medeni Kanunu’nun 1025. Maddesi
“Bir hakkın yolsuz olarak tescil edilmiş olması halinde, ilgililer, bu yolsuz tescilin düzeltilmesini
isteyebilirler.”
Bu hüküm doğrultusunda, muvazaa nedeniyle yapılan tescil işlemi yolsuz sayılır ve miras hakkı çiğnenen
mirasçılar, tapu kaydının iptali ve tescilini talep edebilirler.
B. Yargıtay İçtihatları ile Yolsuz Tescil
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2018 tarihli ve 2017/4815 E., 2018/1649 K. sayılı kararında:
“Muris muvazaasına dayalı yapılan devirler muvazaa nedeniyle geçersizdir. Tapuya yapılan tescil yolsuz
tescil niteliğinde olup, mirasçıların dava açarak bu işlemi iptal ettirme hakkı bulunmaktadır.”
Bu karar, muris muvazaasında yolsuz tescilin iptali ve tescil davasının açılması gerektiğini
vurgulamaktadır.
4. Tapu İptali ve Tescil Davası Açılması
Muris muvazaası sonucunda yapılan muvazaalı işlemler ve bu işlemler nedeniyle oluşan tapu kayıtları,
mirasçılar tarafından tapu iptali ve tescil davası ile ortadan kaldırılabilir. Tapu iptali ve tescil davasında,
muvazaa nedeniyle yapılan işlemin geçersizliği ispat edilerek taşınmazın terekeye dönüşü sağlanır.
A. Davanın Tarafları
Davacı: Miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar, saklı paylı olsun veya olmasın tapu iptali ve tescil davası
açabilir.
Davalı: Görünüşteki işlemin tarafı olan kişi (taşınmazı devralan) ve tapu sicilinde malik görünen kişi
davalı olarak gösterilir.
B. İspat Yükü ve Deliller
Muvazaanın ispatı davacı mirasçılara aittir. Ancak Yargıtay kararlarına göre muvazaa iddiası her türlü
delille ispatlanabilir. Bu deliller arasında:
-Tanık beyanları
-Yazılı belgeler (banka dekontları, tapu kayıtları vb.)
-Bilirkişi incelemesi
-Kadastro kayıtları
-Mirasçılık belgeleri
Yer almaktadır. Mirasçılar muvazaa iddialarını bu delillerle desteklemek zorundadır.
5. Mirasçıların Haklarının Korunması ve Yargıtay İçtihadı
Muris muvazaasında saklı paylı olsun veya olmasın tüm mirasçıların dava açma hakkı vardır. Yargıtay,
01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda şu ilkelere yer vermiştir:
-Muris muvazaasında görünüşteki işlem muvazaalı olduğundan geçersizdir.
-Saklı paylı olsun veya olmasın tüm mirasçılar tapu iptali ve tescil davası açabilir.
-Muvazaalı işlemler her türlü delille ispat edilebilir.
6. Saklı Paylı Mirasçıların Tenkis Hakkı ve Muris Muvazaası İlişkisi
Muris muvazaasında saklı paylı mirasçılar, görünüşteki işlemin muvazaalı olduğunu ispatlayamazlarsa,
tenkis davası açma hakkına sahiptir. Ancak muvazaa nedeniyle yapılan devir iptal edildiğinde, tenkis
davası açılmasına gerek kalmaz. Görünüşteki işlemin muvazaalı olduğu ve gizli işlemin de şekil eksikliği
nedeniyle geçersiz olduğu ispatlandığında, taşınmaz doğrudan terekeye geri döner ve mirasçılar
haklarını bu yolla koruyabilirler.
E) Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer
mahkemesidir (HMK m. 12/1). Bu yetki kuralı kesin niteliktedir ve taraflar arasında değiştirilemez.
F) Zamanaşımı ve Süre Sınırı
Muris muvazaasına dayalı davalarda, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi uygulanmaz. Bu
davalar murisin ölümünden sonra her zaman açılabilir. Ancak hakkın uzun süre kullanılmaması
durumunda dürüstlük kuralı gereğince bazı özel durumlarda dava hakkının kötüye kullanıldığı ileri
sürülebilir. Bu durumlar istisnai olup her somut olay özelinde değerlendirilir.
G) Muris Muvazaasının İspatı ve Deliller
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında davacı mirasçının muvazaa iddiasını
ispatlaması gerekir. Bu ispat, davanın en kritik aşamasıdır çünkü muvazaa çoğunlukla taraflar arasında
yapılan örtülü bir anlaşmaya dayandığı için yazılı bir belgeyle ortaya konması zordur. Bu nedenle, ispat
yükünün kapsamı ve delil araçlarının nasıl değerlendirileceği, Yargıtay içtihatları çerçevesinde
genişletilmiş ve esnetilmiştir. Hukuki açıdan ispat edilebilmesi için, görünüşteki işlemin gerçek iradeye
dayanmadığı ve murisin, mirasçılardan mal kaçırma kastıyla hareket ettiği ortaya konmalıdır.
1. İspat Yükü ve Delil Serbestisi
Muris muvazaasında ispat yükü, davayı açan mirasçıdadır. Ancak Yargıtay’ın 01.04.1974 tarihli İçtihadı
Birleştirme Kararı’na göre, muris muvazaası iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Yani tanık, yazılı
belge, bilirkişi incelemesi, maddi olgular ve hayatın olağan akışına uygun çıkarımlar bir arada
değerlendirilir.
Yargıtay’ın görüşü:
“Muris muvazaası iddiası, üçüncü kişilerce ileri sürüldüğünden, her türlü delille ispatı mümkündür.”
2. Tanık Delilleri
Tanık anlatımları, muvazaa iddiasında en sık kullanılan delillerin başında gelir. Tanıklar, taşınmazın devri
sırasında tarafların gerçek niyetine, sözleşmenin görünüşte olup olmadığına, bedel ödenip
ödenmediğine, murisin malvarlığını hangi saikle devrettiğine dair bilgiler verir.
Tanıkların kim olduğu da önemlidir:
-Muris ile yakın ilişkisi olan tanıklar (komşu, akraba, bakım veren kişi vb.)
-İşlem sırasında hazır bulunan kişiler
-Murisin hastalığı, yaşlılığı, vasiyet eğilimi gibi durumlara tanıklık eden kişiler
3. Yazılı Belgeler ve Maddi Olgular
Muvazaa iddiasını destekleyen güçlü unsurlardan biri de yazılı belgelerdir. Bu belgeler doğrudan
muvazaa anlaşmasını içermese de, görünüşteki işlemin gerçeği yansıtmadığını ortaya koyabilir.
Örnek belgeler:
-Banka hareketleri (satış bedeli ödenmiş mi?)
-Taşınmazın devredildiği tarihteki gerçek rayiç değeri ile tapuda gösterilen değer arasındaki fark
-Satış yapılan kişinin ekonomik durumu (malı alacak güce sahip mi?)
-Tapu senedi ve sözleşme örnekleri
-Mirasbırakanın söz konusu taşınmazda ölene kadar oturmaya devam etmiş olması
Yargıtay, satış bedelinin ödenmemesi, alıcının alım gücünün olmaması, devrin aile içi olması ve
mirasbırakanın taşınmazı devrettikten sonra da fiilen kullanmaya devam etmesini muvazaa karinesi
olarak kabul etmektedir.
4. Bilirkişi Raporları ve Değer Tespitleri
Taşınmazın satış tarihindeki piyasa değeri ile tapuda beyan edilen değer arasında ciddi bir fark varsa,
bu durum görünüşteki işlemin bağış amacına yönelik yapıldığını gösterebilir. Mahkemeler, taşınmazın
rayiç değerinin belirlenmesi için bilirkişi raporu alır. Eğer tapu işleminde gösterilen bedel olağandışı
düşükse, bu durum da muvazaa lehine yorumlanır.
5. Sosyal ve Ailevi İlişkiler
Taraflar arasındaki akrabalık, bakım ilişkisi, mirasbırakanın diğer çocuklarıyla olan ilişkisi gibi sosyal
veriler de değerlendirilmektedir. Özellikle mirasbırakanın yalnızca bir çocuğuna mal bırakması,
diğerlerinden mal kaçırdığı yönünde yorumlanabilir. Murisin, taşınmazı bakımına muhtaç olduğu
dönemde yanında bulunan kişiye devretmiş olması da zaman zaman minnet hissiyle yapılmış bağış
olarak kabul edilmekte; ancak bu durum, muvazaanın amacına bakılarak ayrıca irdelenmektedir.
6. Fiili Kullanım Durumu ve Malın Tasarrufu
Taşınmazın devrinden sonra mirasbırakanın aynı taşınmazda ikamet etmeye devam etmesi, ecrimisil
ödenmemesi, devralan kişinin taşınmaz üzerinde herhangi bir fiili hakimiyet kurmaması gibi durumlar
da işlemin şekli olduğunu, gerçekte bağış niteliği taşıdığını gösterebilir.
Yargıtay kararlarında, muris devrettikten sonra taşınmazda oturmaya devam ediyorsa, bunun murisin
satış gibi gösterilen işlemi bağışlama amacıyla yaptığının güçlü bir göstergesi olduğu kabul
edilmektedir.
7. Mirasbırakanın Sağlık ve İrade Durumu
Mirasbırakanın işlem yaptığı dönemdeki fiziksel ve zihinsel sağlığı da değerlendirmeye alınır. Özellikle
ağır hastalık döneminde veya ölümüne yakın tarihlerde yapılan işlemlerde muvazaa şüphesi daha
kuvvetlidir. Hatta bu kapsamda murisin işlem tarihinde vesayet altında olup olmadığı ya da hukuki işlem
ehliyetine sahip olup olmadığı da araştırılır.
H) Muris Muvazaası Davasında Yargıtay İçtihatları
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarının gelişiminde Yargıtay içtihatları belirleyici rol
oynamaktadır. Özellikle 1974 tarihli içtihadı birleştirme kararı ve devamındaki kararlar, bu dava
türünün temel ilkelerini oluşturmuş; hangi durumlarda muvazaa kabul edileceği, kimlerin dava
açabileceği, ispat şekilleri ve işlemin geçerliliği gibi konulara açıklık getirmiştir. Uygulamada hâkimler
çoğunlukla bu içtihatlar doğrultusunda karar vermektedir.
1. 01.04.1974 Tarihli ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
Muris muvazaasına ilişkin en temel ve bağlayıcı içtihat, 01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Büyük Genel Kurulu’nun 1/2 sayılı kararıdır. Bu karar, tapuda satış veya ölünceye kadar bakma
sözleşmesi gibi gösterilen, gerçekte bağış niteliğindeki işlemlerin muvazaalı olduğu iddialarını esas
alarak şu ilkeleri ortaya koymuştur:
-Muris muvazaasında görünüşteki işlem geçersizdir.
-Gizli bağış sözleşmesi, şekil şartı nedeniyle geçerli sayılmaz.
-Tapuda malik gözüken kişinin mal edinimi muvazaalı ise, tapu iptali ve tescil istenebilir.
-Miras hakkı zedelenen her mirasçı, saklı paylı olsun olmasın, bu davayı açabilir.
-Muvazaa her türlü delille ispatlanabilir.
Bu içtihadı birleştirme kararı, sadece Yargıtay dairelerini değil, tüm mahkemeleri bağlayıcı niteliktedir
ve bugüne kadar muris muvazaasına dayalı davalarda temel referans noktası olmuştur.
2. Sonraki Yargıtay Kararlarında Benimsenen Ölçütler
Yargıtay, 1974 tarihli içtihadı birleştirme kararını esas alarak, sonraki kararlarında bazı kriterleri açık
biçimde şekillendirmiştir. Bu kriterler, muvazaa iddiasının mahkemelerce nasıl değerlendirileceğini
göstermesi açısından önemlidir. Bunlardan bazıları şunlardır:
-Devrin tarafları arasında yakın aile bağının bulunması (örneğin baba-oğul, anne-kız gibi)
-Bedelin ödenip ödenmediğine dair herhangi bir kanıtın bulunmaması
-Tapuda beyan edilen bedelin rayiç değerin çok altında olması
-Alıcının satın alma gücüne sahip olmaması
-Mirasbırakanın taşınmazı devrettikten sonra fiilen kullanmaya devam etmesi
-Devrin, ölümüne yakın dönemde yapılmış olması
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020/4885 E., 2021/3349 K. sayılı kararında:
“Muris muvazaası iddiasında, taraflar arasındaki yakınlık, ödeme olup olmadığı, taşınmazın değerinin
düşük gösterilmesi, mirasbırakanın taşınmazda oturmaya devam etmesi gibi olgular birlikte
değerlendirilmelidir.”
3. Tapunun Tereke Adına Tesciline İlişkin Görüşler
Yargıtay kararlarında, muvazaa sabit görüldüğünde taşınmazın terekeye dönmesi gerektiği net şekilde
belirtilmiştir. Tapunun mirasçılardan birinin üzerine değil, doğrudan mirasbırakan adına tesciline karar
verilir. Böylece taşınmaz yeniden miras paylaşımına konu edilir.
Yargıtay 1. HD, 2017/6134 E., 2018/9322 K.:
“Dava konusu taşınmazın muvazaalı işlemle devredildiği sabittir. Bu durumda tapu kaydının iptali ile
terekeye dönmesine, yani muris adına tesciline karar verilmelidir.”
4. Tenkis ve Muvazaa Davalarının Birlikte Açılması Halinde Uygulama
Yargıtay uygulamasında, bir dava hem tenkis hem muris muvazaası iddiasına dayanıyorsa, hâkim
öncelikle muvazaa yönünden inceleme yapar. Eğer muvazaa ispatlanırsa, işlemin geçersizliği nedeniyle
taşınmaz doğrudan terekeye döner ve tenkis incelemesine gerek kalmaz. Muvazaa ispatlanamazsa,
işlem geçerli kabul edilerek saklı pay ihlali yönünden tenkis değerlendirilir.
5. Zamanaşımı ve Süre Yönünden Yaklaşımlar
Yargıtay, muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında zamanaşımı ve hak düşürücü
sürelerin uygulanmayacağı yönünde istikrarlı bir görüşe sahiptir.
Yargıtay 1. HD, 2016/5261 E., 2016/10950 K.:
“Muris muvazaasına dayalı davalar, herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımına tabi değildir.”
Ancak çok uzun süre beklenen, murisin ölümünden 30-40 yıl sonra açılan davalarda, kötü niyet veya
hakkın kötüye kullanılması savunması gündeme gelebilir. Bu durumlar istisna olup, dürüstlük kuralı
çerçevesinde değerlendirilir.
I) Muris Muvazaası ile Tenkis Davası Arasındaki Farklar
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası ile tenkis davası, mirasbırakanın ölümünden sonra
mirasçılar tarafından açılabilen iki farklı dava türüdür. Her iki dava da mirasçının haklarının ihlal edildiği
iddiasıyla açılır; ancak amaçları, hukuki dayanakları, kimler tarafından açılabileceği, zamanaşımı
süreleri ve sonuçları bakımından önemli farklılıklar içerir. Uygulamada da sıklıkla karıştırılan bu iki dava
arasındaki farkların bilinmesi, doğru dava türünün seçilmesi açısından büyük önem taşır.
1. Hukuki Dayanak ve Temel Amacı
Muris muvazaası davası, Türk Borçlar Kanunu m. 19 ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde, muvazaa
(danışıklı işlem) hükümlerine dayanır. Bu dava ile murisin mal kaçırma amacıyla yaptığı görünüşteki
işlemin gerçek iradeyi yansıtmadığı ve muvazaalı olduğu iddia edilerek işlemin geçersizliği ileri sürülür.
Amaç, taşınmazın yeniden terekeye dâhil edilmesidir.
Tenkis davası ise, Türk Medeni Kanunu m. 560 ve devamı maddeleri uyarınca, saklı payı zedelenen
mirasçının açabileceği bir taleptir. Burada murisin yaptığı kazandırma (bağışlama) işlemi geçerlidir;
ancak bu kazandırmanın saklı paya tecavüz ettiği oranda geri alınması istenir. Yani geçerli bir işlem
eksiltilerek (tenkis edilerek) saklı pay korunur.
2. İşlemin Geçerliliği – Geçersiz İşlem vs. Geçerli Ancak Eksiltilen İşlem
Muris muvazaasında, görünüşteki işlem başlangıçtan itibaren geçersizdir. Taşınmazın devri, şeklen satış
gibi görünse de murisin gerçek iradesi bağış yapmaktır ve muvazaa nedeniyle bu işlem iptal edilmelidir.
Yani burada hukuken geçerli bir kazandırma yoktur; dava kazanıldığında işlem hiç yapılmamış sayılır.
Tenkis davasında ise kazandırma işlemi geçerlidir; muris bağış yapmış olabilir ve bu geçerli bir işlemdir.
Ancak bu geçerli işlemin, saklı pay oranını aşan kısmı tenkis edilir, yani azaltılır.
3. Davayı Açabilecek Kişiler
Muris muvazaasına dayalı davayı, miras hakkı ihlal edilen tüm mirasçılar açabilir. Bu mirasçılar saklı pay
sahibi olmasalar dahi, mirasbırakanın muvazaalı şekilde mal kaçırdığını ispatlayarak tapu iptali ve tescil
talebinde bulunabilirler.
Tenkis davası ise sadece saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılabilir. Örneğin, murisin yasal
mirasçıları olan eşi, altsoyu (çocukları, torunları) veya anne-babası saklı pay hakkına sahipse bu davayı
açabilir.
4. Zamanaşımı Süresi ve Süre Sınırlamaları
Muris muvazaasına dayalı davalarda zamanaşımı veya hak düşürücü süre bulunmaz. Mirasbırakanın
ölümünden sonra her zaman açılabilir. Ancak çok uzun süre sonra açılan davalarda, istisnai olarak
hakkın kötüye kullanıldığı iddiası gündeme gelebilir.
Tenkis davasında ise 1 yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. TMK m. 571’e göre: Mirasçı, tenkise tabi
tasarrufun tamamını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde, Her hâlükârda vasiyetnamenin
açılmasından veya mirasbırakanın ölümünden itibaren 10 yıl içinde dava açmalıdır. Bu sürelere
uyulmadığında tenkis talebi dinlenmez.
5. İspat Yöntemi
Muris muvazaasında muvazaanın varlığı ispatlanmalıdır. Bu ispat, tanık, yazılı belge, bilirkişi, maddi
olgular gibi her türlü delille yapılabilir. Mahkemeler murisin iradesini, aldatma kastını, görünüşteki
işlemin gerçeğe aykırı olup olmadığını değerlendirir.
Tenkis davasında ise kazandırmanın varlığı ve saklı payın zedelendiği matematiksel olarak ispat edilir.
Muvazaa iddiası yoktur; mirasbırakanın açıkça bağışladığı veya verdiği malın değeri hesaplanır ve tenkis
oranı belirlenir.
6. Davanın Konusu ve Karar Sonucu
Muris muvazaası davasında talep edilen, tapunun iptali ve taşınmazın muris adına tescilidir. Dava
kazanıldığında taşınmaz terekeye döner, sonra mirasçılar arasında paylaştırılır.
Tenkis davasında ise taşınmazın tapusu genellikle devredilmiş kişide kalır. Ancak davacı lehine saklı payı
oranında bedel ödenmesine veya bazen taşınmazın paylaşılmasına karar verilebilir.
7. Davaların Alternatifliği ve Birlikte Açılması
Uygulamada, muris muvazaası iddiasının ispatlanamaması durumuna karşı, ikincil (hilafına) talep olarak
tenkis davası da açılabilmektedir. Yani davacı, “öncelikle işlem muvazaalıdır ve geçersizdir, değilse
tenkise tabi tutulmalıdır” şeklinde ikili bir yapı kurabilir. Mahkeme de önce muvazaa iddiasını
değerlendirir; eğer reddedilirse tenkis incelemesine geçer.
Sonuç ve Değerlendirme
Miras hukukunda, mirasbırakanın sağlığında yaptığı malvarlığı tasarruflarının mirasçıları nasıl etkilediği,
özellikle eşitlik ve adalet ilkeleri açısından büyük önem taşır. Muris muvazaası, mirasbırakanın gerçekte
bağışlamak istediği bir taşınmazı, mirasçılarının saklı paylarını aşmak veya onları mirastan mahrum
bırakmak amacıyla satış veya bakım akdi gibi göstermesiyle ortaya çıkan bir hukuki sorundur. Bu tür
işlemler, görünüşte hukuka uygun olsa da, gerçekte mirasçılardan mal kaçırma amacı taşıyorsa
hukuken geçersiz sayılır.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ve 01.04.1974 tarihli içtihadı birleştirme kararı, muris muvazaasına karşı
mirasçılara etkili bir dava hakkı tanımaktadır. Muvazaalı işlemlerin tespitinde her türlü delile
başvurulabilir; tanık anlatımları, ekonomik veriler, tapu kayıtları, taşınmazın fiili kullanım şekli gibi çok
yönlü değerlendirmeler yapılır. Uygulamada muvazaa iddiasının ispatı, dikkatli ve somut olaylara uygun
bir dava stratejisi ile mümkündür.
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası, sadece saklı payı korumakla kalmaz; murisin
iradesine rağmen mirasçılar arasında hak ve dengeyi yeniden kurar. Özellikle aile içi ilişkilerde sıkça
görülen kayırmacı devirlerin önüne geçilmesi, yasal miras hakkının güvence altına alınması açısından
bu davalar son derece işlevseldir.
Bu nedenle, mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçılar, yapılan devir işlemlerini dikkatle incelemeli;
işlemin gerçek niteliğiyle görünüşteki sözleşme arasında uyumsuzluk varsa ve murisin amacının mal
kaçırmak olduğu düşünülüyorsa, hak kaybı yaşamamak adına muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve
tescil davası açmaktan çekinmemelidir. Bu tür uyuşmazlıklar, sadece şekli değil, aynı zamanda ahlaki
ve sosyal adaleti de ilgilendiren konular olup, mahkemelerin yerleşik içtihatları sayesinde etkin bir
şekilde çözülebilmektedir.