Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış nedenleri ile boşanma davası

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış nedenleri
ile boşanma davası (TMK m. 162)
Evlilik birliği, tarafların birbirlerine karşı sevgi, saygı ve sadakat
yükümlülükleriyle ayakta durur. Ancak, eşlerden birinin hayata kast,
pek kötü muamele veya onur kırıcı davranışta bulunması, bu birliği
temelden sarsar ve evliliğin devamını imkânsız hale getirir. Türk
Medeni Kanunu’nun 162. maddesi, bu tür ağır ihlaller karşısında
mağdur eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Bu hükmün
amacı, eşlerden birinin hayatını tehlikeye atan, fiziksel veya ruhsal
bütünlüğünü zedeleyen ve kişilik haklarını ihlal eden davranışlara karşı
etkili bir hukuki koruma sağlamaktır. TMK 162 kapsamında boşanma
sebepleri üç ana başlıkta incelenmektedir: hayata kast, pek kötü
muamele ve onur kırıcı davranış.
A) TMK 162’ye Göre Boşanma Sebepleri
Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 162. maddesi, evlilik birliğinin
temelden sarsıldığı ve taraflardan birinin diğer eşin yaşamına
kastetmesi, pek kötü muamelede bulunması veya onur kırıcı davranış
sergilemesi durumlarında kusurlu eşe karşı boşanma davası açılmasını
mümkün kılmaktadır. Bu hüküm, eşlerin birbirlerine karşı en temel
yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde, mağdur eşin haklarının
korunmasını ve evlilik birliğinin sona erdirilmesini sağlamayı
amaçlamaktadır. TMK 162 kapsamında boşanma nedenleri üç ana
başlıkta incelenmektedir:
1. Hayata Kast:
Hayata kast, eşlerden birinin diğerinin yaşamına yönelik ciddi bir
tehlike oluşturacak eylemlerde bulunmasıdır. Eşin fiziksel veya
psikolojik varlığını ortadan kaldırmaya yönelik her türlü saldırı, hayata
kast kapsamında değerlendirilir. Bu durum yalnızca fiili bir saldırı ile
sınırlı değildir, aynı zamanda intihara yönlendirme, tehlikeli bir
ortamda bilerek bırakma gibi dolaylı yollarla yaşam hakkını tehdit eden
eylemler de bu kapsamda yer alır.
Örnekler:
-Eşin silahla veya kesici aletle saldırıya uğraması.
-Zehirleme girişimi veya tehlikeli madde kullanımı.
-Sürekli intihara sürükleyecek psikolojik baskı ve tehditler.
Hayata kast nedeniyle açılacak boşanma davalarında, bu eylemin
gerçekleşmiş olması yeterli olup, mağdur eşin bu duruma maruz
kaldığını ispatlaması gerekmektedir. Yargıtay, hayata kast eyleminin
eşin yaşamına doğrudan bir tehdit oluşturduğunu ve affedilmediğini
kabul etmektedir.
2. Pek Kötü Muamele:
Pek kötü muamele, eşin fiziksel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik ağır
saldırılar ve kötü davranışlar anlamına gelir. Bu kapsamda eşin sürekli
olarak darp edilmesi, aç bırakılması, eve kilitlenmesi veya dış dünyadan
soyutlanması gibi insanlık dışı muameleler pek kötü muamele olarak
değerlendirilir.
Örnekler:
-Sürekli dayak, fiziksel şiddet veya cinsel saldırıya maruz bırakma.
-Aç bırakma, zorla eve kapatma, tehdit ve korkutma.
-Aşağılama, psikolojik baskı ve sürekli küçük düşürme.
Pek kötü muamele nedeniyle açılan boşanma davalarında, eylemlerin
tekrarlanması şart değildir. Tek bir ağır muamele bile boşanma için
yeterli sebep teşkil edebilir.
3. Onur Kırıcı Davranış:
Onur kırıcı davranış, eşin kişilik haklarını ağır bir şekilde zedeleyen,
toplumda küçük düşmesine veya kendini değersiz hissetmesine neden
olan her türlü hakaret, aşağılama ve kötü muameledir. Bu tür eylemler,
eşin manevi dünyasında derin yaralar açacak nitelikte olmalıdır.
Örnekler:
-Eşe karşı sistematik olarak hakaret ve küfür etmek.
-Aile bireyleri önünde küçük düşürücü ifadeler kullanmak.
-Sadakatsizlik, zina veya iftira gibi güven sarsıcı eylemler.
Onur kırıcı davranış nedeniyle açılacak boşanma davalarında, mağdur
eşin bu tür bir muameleye maruz kaldığını ve affetmediğini ispatlaması
gerekmektedir. Yargıtay kararlarında onur kırıcı davranışın sürekli
olması aranmaz, tek bir ağır hakaret bile boşanma sebebi sayılabilir.
B) Hayata Kast Nedir
Hayata kast, eşlerden birinin diğer eşin yaşamına doğrudan veya
dolaylı yollarla son verme girişiminde bulunmasıdır. Bu durum, sadece
fiziksel saldırılarla sınırlı olmayıp, psikolojik baskı, intihara sürükleme
veya ölüm tehlikesi yaratacak tehlikeli ortamlara maruz bırakma gibi
dolaylı eylemleri de kapsar. Hayata kast eylemi, eşin yaşam hakkını
tehdit eden her türlü saldırı olarak değerlendirilir ve boşanma sebebi
olarak kabul edilir.
Örnekler:
-Eşin silahla, bıçakla veya başka bir öldürücü aletle saldırıya uğraması.
-Zehirleme, boğma veya ölümle tehdit etme gibi doğrudan yaşamı
hedef alan girişimler.
-Eşi, intihara teşvik ederek veya ölüm tehlikesi oluşturacak bir
durumda yalnız bırakarak hayatını riske atmak.
Hayata kast nedeniyle boşanma davası açabilmek için eylemin
gerçekleşmiş olması yeterlidir; sonuç doğurmuş olması şart değildir.
Yargıtay kararları, eşin hayata kast niteliğindeki eylemlerini affetmenin
dava açma hakkını ortadan kaldıracağını açıkça belirtmektedir. Bu
nedenle, mağdur eşin olayın öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde ve
her durumda 5 yıl içinde boşanma davası açması gerekmektedir. Bu
sürelerin geçmesi halinde dava hakkı düşer.
C) Pek Kötü Muamele Nedir
Pek kötü muamele, eşin fiziksel veya ruhsal sağlığına ciddi şekilde zarar
veren, insan onurunu zedeleyen ve evlilik birliğini çekilmez hale getiren
ağır davranışları ifade eder. Bu tür muameleler, eşe karşı uygulanan
sürekli fiziksel şiddet, psikolojik baskı, cinsel saldırı veya insanlık dışı
muameleler olabilir. Pek kötü muamelede, eşin bedensel veya ruhsal
varlığına zarar verilmesi söz konusu olduğundan, bu durum boşanma
sebebi olarak kabul edilmektedir.
Örnekler:
-Eşe karşı sürekli darp, dayak ve fiziksel şiddet uygulanması.
-Aç bırakma, eve kilitleme, dış dünyadan soyutlama gibi insanlık dışı
davranışlar.
-Psikolojik baskı, tehdit ve sürekli aşağılama yoluyla ruhsal sağlığın
bozulmasına neden olmak.
Pek kötü muamele nedeniyle açılacak boşanma davalarında,
eylemlerin süreklilik göstermesi şart değildir. Tek bir ağır muamele
dahi boşanma için yeterli sebep oluşturabilir. Yargıtay kararları, eşin
maruz kaldığı tek bir ağır saldırının bile evlilik birliğini temelinden
sarsacak nitelikte olduğunu ve boşanma için yeterli görülebileceğini
belirtmektedir. Ancak, mağdur eşin dava açma hakkını kaybetmemesi
için bu tür eylemleri affetmemiş olması ve olayın öğrenilmesinden
itibaren 6 ay içinde dava açması gerekmektedir.
D) Onur Kırıcı Davranış Nedir?
Onur kırıcı davranış, eşin kişilik haklarını ağır şekilde zedeleyen,
toplumda küçük düşmesine neden olan veya eşin manevi dünyasında
derin yaralar açan sözlü, yazılı veya fiili eylemleri kapsar. Bu tür
davranışlar, mağdur eşin evlilik birliğinde kendini değersiz
hissetmesine ve ortak yaşamı sürdüremeyecek derecede onurunun
incinmesine yol açar. Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası
açılabilmesi için eylemin ağırlık ve ciddiyet taşıması yeterlidir;
tekrarlanması şart değildir.
Örnekler:
-Eşe sistematik olarak hakaret ve küfür etmek.
-Aile bireyleri veya üçüncü kişiler önünde eşin küçük düşürülmesi.
-Sadakatsizlik, zina veya iftira gibi güven sarsıcı ve aşağılayıcı
davranışlar.
Yargıtay kararlarına göre, onur kırıcı davranışın boşanma sebebi olarak
kabul edilmesi için, mağdur eşin bu tür davranışları affetmemiş olması
gerekir. Affetme durumu söz konusu olduğunda, dava açma hakkı
ortadan kalkar. Ayrıca, mağdur eşin olayın öğrenilmesinden itibaren 6
ay içinde ve her hâlükârda 5 yıl içinde boşanma davası açması
gerekmektedir. Bu süreler geçtikten sonra dava açma hakkı düşer.
E) TMK 162 Zamanaşımı ve Süreler
Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesine dayalı olarak hayata kast,
pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış sebeplerine dayanarak
açılacak boşanma davalarında hak düşürücü süreler uygulanmaktadır.
Bu süreler, mağdur eşin dava açma hakkını koruma altına alırken, aynı
zamanda sürecin belirli bir zaman dilimi içerisinde neticelendirilmesini
amaçlamaktadır.
1. 6 Aylık Hak Düşürücü Süre:
Mağdur eşin, boşanma sebebini öğrendiği veya eylemin gerçekleştiği
tarihten itibaren 6 ay içinde boşanma davası açması gerekir. Bu süre,
hak düşürücü nitelikte olduğundan, sürenin geçmesi halinde dava
açma hakkı ortadan kalkar. Affetme veya sessiz kalma yoluyla eşin dava
hakkını kaybetmesi söz konusu olabilir.
Örnek:
Eşin darp edildiği bir olayda, mağdur eşin olay tarihinden itibaren 6 ay
içerisinde dava açmaması durumunda dava hakkı düşer. Eğer mağdur
eş olay sonrasında evliliğe devam etmiş ve suskun kalarak bu durumu
affetmişse, dava açma hakkı tamamen ortadan kalkar.
2. 5 Yıllık Genel Zamanaşımı Süresi:
Her durumda, boşanma sebebini doğuran olayın gerçekleşmesinden
itibaren 5 yıl içinde dava açılmazsa dava açma hakkı sona erer. Bu süre,
eylemin öğrenilme tarihi değil, fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren
işlemeye başlar. Sürenin dolması, davanın reddiyle sonuçlanır.
Örnek:
Pek kötü muameleye maruz kalan bir eş, olayın üzerinden 5 yıl
geçtikten sonra dava açmak isterse, sürenin dolması nedeniyle
mahkeme davayı reddeder.
3. Affetmenin Etkisi:
Eşin, kendisine karşı işlenen hayata kast, pek kötü muamele veya onur
kırıcı davranışı affetmesi halinde, dava açma hakkı ortadan kalkar.
Affetme açık bir beyanla olabileceği gibi, evliliğe devam etme ve sessiz
kalma şeklinde örtülü bir davranışla da ortaya çıkabilir.
Örnek:
Eşini affeden veya birlikte yaşamaya devam eden taraf, affettiği fiili
gerekçe göstererek daha sonra boşanma davası açamaz.
Bu sürelerin dolması veya affetmenin gerçekleşmesi durumunda dava
hakkı kaybolur ve mahkeme davayı usulden reddeder. Bu nedenle,
mağdur eşin haklarını kaybetmemesi adına sürelere dikkat etmesi
büyük önem taşır.
F) Boşanmada Affetmenin Sonuçları
Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesi kapsamında, hayata kast, pek
kötü muamele ve onur kırıcı davranış gibi ağır kusur teşkil eden
eylemlere maruz kalan eşin dava açma hakkı vardır. Ancak, mağdur
eşin bu eylemleri affetmesi durumunda boşanma davası açma hakkı
tamamen ortadan kalkar. Affetme, açık bir irade beyanı ile olabileceği
gibi, örtülü bir şekilde de gerçekleşebilir. Affetmenin hukuki sonuçları,
dava hakkının düşmesi ve eylemin ileri sürülememesi olarak ortaya
çıkar.
1. Affın Hukuki Etkisi
Eşin affetmesi, kusurlu eşin gerçekleştirdiği eylemi kabul ettiği ve
evlilik birliğini sürdürme iradesi gösterdiği anlamına gelir. Affeden eş,
affettiği fiile dayanarak daha sonra boşanma davası açamaz. Affetme
sonrasında açılan boşanma davaları mahkeme tarafından usulden
reddedilir.
Örnek:
Eşine ağır hakaret ve küçük düşürücü davranışta bulunan tarafı affeden
mağdur eş, bu olaya dayalı olarak boşanma davası açamaz. Affetme,
eşlerin evliliğe devam etmeleri, birlikte yaşamayı sürdürmeleri veya
olay sonrası eşe karşı herhangi bir tepki göstermemeleri şeklinde
örtülü olarak da kabul edilebilir.
2. Açık ve Örtülü Affetme
Açık Affetme: Eşin, kusurlu eşin eylemini açık bir şekilde bağışladığını
ifade etmesidir. Yazılı veya sözlü olarak yapılan açık affetme, dava
açma hakkını ortadan kaldırır.
Örtülü Affetme: Mağdur eşin, kusurlu eylemi öğrendikten sonra
evliliğe devam etmesi veya kusurlu eşle barışması gibi davranışlarla
eylemi affettiği kabul edilir. Örtülü affetme, açık beyana ihtiyaç
duymaksızın, davranışlarla ortaya çıkar.
Örnek:
Şiddet gören bir eşin, olaydan sonra eşini affettiğini söylemeden
birlikte yaşamaya devam etmesi, örtülü affetme olarak değerlendirilir.
3. Şikayetten Vazgeçmenin Affetme Sayılmaması
Eşin, eylemle ilgili ceza davasında şikayetten vazgeçmesi, affetme
anlamına gelmez. Ceza davasında verilen şikayetten vazgeçme beyanı,
boşanma davasında kusurlu eylemlere dayanma hakkını sona
erdirmez.
Örnek:
Eşine karşı açılan bir ceza davasında şikayetini geri çeken mağdur eş,
aynı olaya dayanarak boşanma davası açma hakkını kaybetmez. Bu
nedenle, affetme ve şikayetten vazgeçme durumları hukuki açıdan
farklı değerlendirilir.
4. Affetmenin Sürelerle İlişkisi
Affetmenin gerçekleşmesi halinde, TMK 162’de belirtilen 6 aylık hak
düşürücü süre ve 5 yıllık genel zamanaşımı süresi işlemeye başlar.
Ancak affedilen olaylara dayanılarak dava açılamaz. Affetme durumu
tespit edilirse, mahkeme davayı reddeder.
Sonuç:
Affetmenin gerçekleşmesi, eşin dava açma hakkını tamamen ortadan
kaldırır. Bu nedenle mağdur eşin haklarını korumak ve dava açma
hakkını kaybetmemek için affetme konusunda açık ve örtülü
davranışlara dikkat etmesi önemlidir.
G) Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ve Onur Kırıcı Davranışa Dayalı
Boşanma Davalarında İspat Yükü
Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesine dayalı olarak açılan
boşanma davalarında, ispat yükü davacı eşin üzerindedir. Bu
davalarda, mağdur eşin iddia ettiği hayata kast, pek kötü muamele
veya onur kırıcı davranışları somut delillerle ve mümkünse tanık
beyanlarıyla ispatlaması gerekmektedir. Bu tür davalarda ispat edilen
eylemler, boşanma kararı verilmesi açısından yeterli olup, ayrıca evlilik
birliğinin sarsıldığının ayrıca kanıtlanması aranmaz.
1. İspat Yükünün Davacıda Olması
TMK 162’ye dayalı davalarda, iddiada bulunan taraf (davacı eş), eşin
kusurlu davranışlarını ispat etmek zorundadır. Eylemlerin
gerçekleştiğini kanıtlayamayan davacı eşin davası reddedilir. Bu
nedenle, iddiaların desteklenmesi için somut deliller ve tanık beyanları
büyük önem taşır.
Örnek:
Pek kötü muamele iddiasında bulunan bir eş, fiziksel şiddet gördüğüne
dair hastane raporları, darp raporları veya polis tutanaklarını sunarak
iddiasını güçlendirmelidir. Tanık beyanları ve komşu ifadeleri de
mahkeme tarafından dikkate alınır.
2. Delil Türleri ve İspat Araçları
Tanık Beyanları: Olaylara tanıklık eden kişilerin mahkeme huzurunda
vereceği ifadeler, iddiaların doğruluğunun tespitinde önemli bir rol
oynar.
Hastane ve Darp Raporları: Fiziksel şiddet, kötü muamele veya saldırı
gibi eylemlerin tespiti için alınmış raporlar, boşanma davalarında güçlü
bir delil teşkil eder.
Mesaj ve Ses Kayıtları: Eşler arasındaki yazışmalar, hakaret içeren
mesajlar veya ses kayıtları, onur kırıcı davranışların ispatında
kullanılabilir.
Polis Tutanağı veya Koruma Kararı: Eşe yönelik şiddet veya tehdit gibi
durumlarda emniyet güçlerine yapılan başvurular ve koruma kararları,
mahkemeye sunulabilir.
3. Maddi ve Manevi Tazminat Taleplerinde İspat Yükü
Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranışa dayalı
boşanma davalarında, mağdur eşin maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunması mümkündür. Ancak tazminat taleplerinin kabul
edilmesi için, kusurlu eylemin kanıtlanması ve eylemin mağdur eşte
maddi veya manevi zarar doğurduğunun ispatı gerekmektedir.
Örnek:
Pek kötü muameleye maruz kalan eş, hem fiziksel hem de psikolojik
zarar gördüğünü ispatlayarak manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Bu zararların varlığını ispatlamak için hastane raporları, psikolojik
tedavi kayıtları ve tanık beyanları mahkemeye sunulabilir.
4. Kusur Değerlendirmesi ve Mahkemenin Takdiri
Boşanma davasında kusurlu eşin davranışlarının ispatlanması halinde,
mahkeme eşlerin kusur durumunu değerlendirerek karar verir. Kusurlu
eşin ağır kusurlu olduğu tespit edilirse, diğer eş lehine tazminata
hükmedilebilir. Kusurun derecesi, mal paylaşımı ve nafaka gibi davanın
diğer unsurlarını da etkileyebilir.
Sonuç:
Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranışa dayalı
boşanma davalarında, davacı eşin iddialarını somut deliller ve tanık
beyanları ile desteklemesi gerekmektedir. Bu tür davalarda ispat
yükünün doğru ve etkin bir şekilde yerine getirilmesi, davanın olumlu
sonuçlanmasında belirleyici bir rol oynar.
H) Bu Sebeplerle Açılan Boşanma Davasının Sonuçları
Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranışa dayalı
boşanma davaları, kusura dayalı boşanma sebepleri arasında yer
aldığından, bu tür davaların kabul edilmesi durumunda kusurlu eş
aleyhine bazı hukuki sonuçlar doğar. Bu sonuçlar, mal rejimi, nafaka,
tazminat ve velayet gibi birçok alanı doğrudan etkiler.
1. Mal Rejimi Üzerindeki Etkileri
Hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış nedeniyle
boşanmaya karar verildiğinde, kusurlu eş mal rejimi tasfiyesinde hak
kaybı yaşayabilir. Özellikle eşler arasında edinilmiş mallara katılma
rejimi varsa, mahkeme kusurlu eşin katılma alacağını TMK 236/2
uyarınca azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir.
Örnek:
Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma kararı verilen bir davada,
kusurlu eşin mal paylaşımında hak kaybı yaşayabileceği gibi, eşler
arasında mal paylaşımı sırasında mahkeme katılma alacağını
azaltabilir.
2. Maddi ve Manevi Tazminat Hükümleri
Kusurlu eşin hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı
davranışları nedeniyle mağdur eş, maddi ve manevi tazminat talep
edebilir.
Maddi Tazminat: Boşanma nedeniyle ekonomik olarak zarara uğrayan
eş, bu zararların giderilmesini talep edebilir. Kusurlu eşin ekonomik
gücü ve mağdur eşin uğradığı zarar dikkate alınarak tazminata
hükmedilir.
Manevi Tazminat: Onur kırıcı davranış, şiddet veya hayata kast gibi
ağır eylemler nedeniyle mağdur eşin manevi dünyasında derin yaralar
açılmışsa, manevi tazminat talep edebilir. Yargıtay kararlarına göre,
mağdur eşin uğradığı elem ve üzüntünün derecesi, manevi tazminatın
miktarını belirler.
Örnek:
Hayata kast nedeniyle boşanan bir davada, mağdur eşin yaşadığı
travma ve psikolojik zarar nedeniyle mahkeme, kusurlu eşe manevi
tazminat ödenmesine hükmedebilir.
3. Nafaka Taleplerine Etkisi
Kusurlu eşin hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı
davranışları nedeniyle boşanma gerçekleştiğinde, nafaka taleplerinde
de mağdur eş lehine sonuçlar doğar.
Yoksulluk Nafakası: Mağdur eş, boşanma sonrası ekonomik zorluk
yaşayacaksa, kusurlu eşten yoksulluk nafakası talep edebilir. Ancak,
yoksulluk nafakası için mağdur eşin kusursuz veya daha az kusurlu
olması gerekir.
Tedbir Nafakası: Boşanma sürecinde mağdur eşin ve varsa çocukların
mağdur olmaması için geçici olarak tedbir nafakası bağlanabilir.
İştirak Nafakası: Velayet kendisine verilen eş, çocukların bakım ve
eğitim giderleri için iştirak nafakası talep edebilir.
4. Çocukların Velayeti ve Görüşme Hakları
Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranışa dayalı
boşanmalarda, mahkeme velayet konusunda da çocuğun üstün
yararını dikkate alarak karar verir. Kusurlu ve şiddet uygulayan eşin
velayet hakkı genellikle reddedilir ve mağdur eşe velayet verilir.
Örnek:
Şiddet uygulayan bir eşin çocuğun velayetini talep etmesi durumunda,
mahkeme bu talebi reddedebilir ve mağdur eşin velayet hakkını
koruma altına alabilir.
5. Ağır Kusurlu Eşin Miras Hakları
Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra, ağır kusurlu eşin miras
hakkı da ortadan kalkar. Boşanma davası devam ederken eşlerden
birinin ölmesi durumunda, kusurlu eş mirastan pay alamaz.
6. Koruma ve Uzaklaştırma Kararları
Boşanma sürecinde, hayata kast veya şiddet eylemleri nedeniyle
mağdur eşin korunması amacıyla 6284 sayılı Kanun kapsamında
koruma ve uzaklaştırma kararları alınabilir. Bu kararlar, boşanma
davası devam ederken mağdur eşin güvenliğini sağlamak için
önemlidir.
Sonuç:
Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranışa dayalı
boşanma davalarında, mahkeme kusurlu eş aleyhine ağır hukuki
sonuçlar doğurabilir. Mal paylaşımında hak kaybı, tazminat
yükümlülüğü, nafaka yükümlülüğü ve velayet hakkının kaybı gibi
sonuçlar, kusurlu eşin davranışlarının ağırlığına bağlı olarak
değerlendirilmektedir. Bu sebeple, mağdur eşin haklarını koruması ve
dava sürecini doğru yürütmesi büyük önem taşır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir