BOŞANMA DAVASI
Boşanma davası, evlilik birliğinin hukuken sona erdirilmesini sağlayan yargısal bir süreçtir. Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen genel ve özel boşanma sebeplerine dayanılarak eşlerden biri veya her ikisi tarafından Aile Mahkemesi nezdinde açılabilir. Boşanma yalnızca eşlerin kişisel ilişkilerini değil, çocukların velayetinden mal paylaşımına, nafakadan tazminata kadar birçok hukuki sonucu beraberinde getirir. Bu nedenle boşanma sürecinin hem usul hem de esas bakımından dikkatle yürütülmesi büyük önem taşır.
Bu yazıda, boşanma davasıyla ilgili merak edilen tüm başlıkları sistematik ve hukuki temellere dayalı şekilde ele alıyoruz:
- Boşanma Davası Nedir ?
Boşanma davası, evlilik birliğinin yasal olarak sona erdirilmesi amacıyla eşlerden birinin veya her ikisinin Aile Mahkemesi nezdinde açtığı hukuki bir dava türüdür. Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik birliği, taraflar arasındaki bağın hukuken kurulmasıyla başlar ve ancak mahkeme kararıyla sona erdirilebilir. Boşanma, yalnızca kişisel ilişkileri değil; aynı zamanda tarafların mali haklarını, çocukların velayetini ve aile içi yükümlülükleri de doğrudan etkileyen bir süreçtir.
Boşanma davası, kamu düzenini ilgilendiren bir nitelik taşıdığı için, mahkeme tarafından resen araştırma ilkesi doğrultusunda yürütülür. Bu nedenle tarafların beyanlarıyla sınırlı kalınmaksızın, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı, boşanma sebeplerinin varlığı, çocukların üstün yararı gibi hususlar mahkeme tarafından ayrıntılı şekilde incelenir.
Boşanma davası sonucunda evlilik sona erdirilirse, taraflar arasındaki mal rejimi hükümleri uygulanır, çocukların velayeti karara bağlanır ve gerekli görüldüğü takdirde nafaka ile tazminat hükümleri devreye girer. Dolayısıyla boşanma, yalnızca duygusal bir ayrılık değil; aynı zamanda hukuki, ekonomik ve sosyal sonuçlar doğuran ciddi bir işlemdir.
- Boşanma Sebepleri Nelerdir?
Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini “genel” ve “özel” boşanma sebepleri olarak iki başlık altında düzenlemiştir. Taraflardan birinin evlilik birliğini sürdürmekte haklı nedenlerle zorlanması durumunda, bu sebepler mahkemeye sunularak boşanma talebinde bulunulabilir.
1. Genel Boşanma Sebebi – Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması:
TMK m.166/1 uyarınca, evlilik birliği, ortak hayatı çekilmez hale getirecek derecede temelinden sarsılmışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Bu durumda kusur, her iki tarafta da bulunabilir veya taraflardan biri tamamen kusurlu olabilir. Önemli olan, evliliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülemeyecek ölçüde zarar görmüş olmasıdır. Hakaret, ilgisizlik, güven sarsıcı davranışlar gibi olgular bu kapsama girebilir.
2. Özel Boşanma Sebepleri:
Türk Medeni Kanunu’nun 161 ilâ 165. maddeleri arasında düzenlenen ve sınırlı sayıda sayılan özel boşanma nedenleri şunlardır:
Zina (Aldatma): Eşlerden biri diğerine karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ederse, aldatılan eş zina sebebiyle boşanma davası açabilir (TMK m.161). Ancak bu dava, aldatma fiilinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her hâlükârda fiilin üzerinden 5 yıl geçmeden açılmalıdır.
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış: Eşlerden biri diğerinin hayatına kast ederse, fiziksel veya ağır psikolojik şiddet uygularsa ya da küçük düşürücü hakaretlerde bulunursa, bu sebebe dayanılarak boşanma talebinde bulunulabilir (TMK m.162).
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme: Eşlerden biri yüz kızartıcı bir suç işler veya toplum tarafından ahlaken kabul edilemeyecek bir yaşam biçimini benimserse, diğer eş bu durumu boşanma sebebi olarak ileri sürebilir (TMK m.163).
Terk: Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk eder ve bu terk süresi en az 6 ay sürerse, diğer eş terk nedeniyle boşanma davası açabilir (TMK m.164).
Akıl hastalığı: Eşlerden biri evliliği sürdürmeye engel teşkil edecek derecede akıl hastalığına yakalanmışsa ve bu durum tedaviyle giderilemiyorsa, boşanma sebebi sayılır (TMK m.165).
Bu nedenlerin varlığı halinde, taraflar özel veya genel boşanma nedenlerine dayanarak dava açabilirler. Hangi sebebe dayanılacağı, olayların somut içeriğine göre belirlenmeli ve hukuki süreç buna göre şekillendirilmelidir.
- Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Arasındaki Farklar:
Boşanma davaları, tarafların evliliği sona erdirme konusundaki irade birliğine ve aralarındaki uyuşmazlıkların düzeyine göre iki ana kategoriye ayrılır: anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Her iki dava türü, sürecin işleyişi, süre, delil yükü ve mahkemenin müdahalesi bakımından önemli farklılıklar içerir.
1. Anlaşmalı Boşanma:
Anlaşmalı boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi uyarınca düzenlenmiştir. Bu yolun tercih edilebilmesi için:
-Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması,
-Eşlerin boşanma ve boşanmanın sonuçları konusunda tam bir mutabakata varmış olmaları,
-Hazırlanan anlaşmalı boşanma protokolünün mahkemeye sunulması ve
-Her iki eşin de mahkeme huzurunda bizzat dinlenmesi şarttır.
Bu tür davalarda mahkeme, taraflar arasında düzenlenen protokolü kamu düzeni ve çocukların üstün yararı açısından denetleyerek, uygun bulursa boşanmaya karar verir. Anlaşmalı boşanma, genellikle kısa sürede sonuçlanır ve tarafların süreci daha kontrollü şekilde yönetmesine imkân tanır.
2. Çekişmeli Boşanma:
Eşler arasında boşanmanın koşulları ya da sonuçlarına ilişkin uzlaşmazlık mevcutsa, çekişmeli boşanma yoluna başvurulur. Bu davalarda:
-Boşanma talebi bir eş tarafından açılır; karşı taraf davaya itiraz edebilir.
-Velayet, nafaka, tazminat, mal paylaşımı gibi konularda anlaşmazlık bulunur.
-Taraflar iddialarını delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
-Süreç, tanık dinlenmesi, bilirkişi raporları, delil toplama gibi aşamalar nedeniyle uzun sürebilir.
Mahkeme, boşanma nedenlerini ve sonuçlarını ayrıntılı şekilde inceleyerek, gerekirse re’sen delil toplar ve nihai kararı verir. Çekişmeli boşanma, hem duygusal hem de hukuki açıdan daha yıpratıcı olabilmektedir.
- Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Boşanma davası, evliliğin sona erdirilmesine ilişkin iradenin mahkeme yoluyla hukuki sonuca bağlanmasını sağlayan resmi bir süreçtir. Bu dava, görevli ve yetkili mahkemeye sunulacak yazılı bir dilekçe ile başlatılır. Sürecin sağlıklı ilerlemesi için dikkat edilmesi gereken bazı temel usuli unsurlar bulunmaktadır.
1. Görevli ve Yetkili Mahkeme:
Boşanma davalarında görevli mahkeme, Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesi’nin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla görev yapar.
Yetki bakımından ise, dava:
-Davalının yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde,
-Davacının yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde,
-Eşlerin son altı ay birlikte yaşadıkları yer mahkemesinde
açılabilir (TMK m.168). Bu seçim hakkı, dava açacak eşe aittir.
2. Dava Dilekçesi ve İçeriği:
Boşanma davası, dava dilekçesi ile açılır. Bu dilekçede;
-Tarafların kimlik ve adres bilgileri,
-Boşanma talebinin dayandığı maddi ve hukuki sebepler,
-Boşanma sonucunda talep edilen nafaka, tazminat, velayet gibi hususlar,
-Davayı destekleyen deliller (tanık, mesaj, fotoğraf, rapor vb.)yer almalıdır.
Dilekçenin hukuka uygun ve açık şekilde kaleme alınması, davanın sağlıklı yürütülmesi açısından önemlidir.
3. Harç ve Masraflar:
Boşanma davası açılırken, başvuru harcı, peşin harç, tebligat giderleri ve varsa delil avansları mahkeme veznesine ödenir. Maddi durumu yetersiz olan taraflar, adli yardım talebinde bulunarak bu ödemelerden geçici olarak muaf tutulabilir.
4. Sürecin Başlaması:
Dilekçenin mahkemeye sunulmasının ardından dava açılmış sayılır. Mahkeme, dilekçeyi karşı tarafa tebliğ eder ve cevap süreci başlar. Bu aşamadan itibaren karşılıklı dilekçeler, ön inceleme duruşması, tahkikat süreci, delillerin toplanması ve nihayetinde sözlü yargılama aşamaları gelir.
Boşanma davasının sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için, sürecin başından itibaren bir avukat aracılığıyla takip edilmesi tavsiye edilir. Zira dava süreci yalnızca taraflar arasındaki kişisel ilişkileri değil; aynı zamanda çocukların geleceğini, maddi hakları ve sosyal yükümlülükleri de yakından ilgilendirir.
- Boşanma Sürecinde Sık Karşılaşılan Hukuki Talepler:
Boşanma davası yalnızca evlilik birliğinin sona ermesini değil, aynı zamanda tarafların kişisel ve mali hakları ile müşterek çocukların durumunu da kapsayan çok yönlü bir hukuki süreci ifade eder. Bu nedenle boşanma davası açılırken, tarafların dava dilekçelerinde bazı ek talepleri gündeme getirmeleri mümkündür. Mahkeme de bu talepleri, hem yasal düzenlemeler hem de somut olayın özellikleri çerçevesinde değerlendirir.
1. Nafaka Talepleri:
Boşanma sürecinde tarafların ekonomik durumları dikkate alınarak, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri çerçevesinde farklı türde nafaka taleplerinde bulunulabilir. Mahkeme, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, kusur oranlarını, çocukların ihtiyaçlarını ve mevcut yaşam standartlarını göz önünde bulundurarak bu talepler hakkında karar verir.
Tedbir Nafakası:
Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi uyarınca, boşanma davası süresince taraflardan birinin veya çocukların maddi açıdan korunması amacıyla hükmedilen geçici bir nafakadır. Kusur aranmaksızın, dava süresince mahkemece re’sen veya talep üzerine verilebilir. Hem eş hem de çocuklar için aynı anda tedbir nafakasına hükmedilebilir. Dava sonunda sona erer veya iştirak/yoksulluk nafakasına dönüşebilir.
İştirak Nafakası:
Boşanma sonrası velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım, eğitim ve sağlık giderlerine katılmasını sağlamak amacıyla ödemekle yükümlü olduğu nafakadır. TMK m.182’ye dayanır. Çocuğun yaşı, ihtiyaçları ve nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu dikkate alınarak belirlenir. Kamu düzenine ilişkin olup, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir.
Yoksulluk Nafakası:
TMK m.175 uyarınca, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan eş lehine, diğer eşin daha az kusurlu olması şartıyla hükmedilen süresiz bir nafaka türüdür. Yoksulluğun oluşması yeterlidir; asgari geçim seviyesinin altına düşme riski mahkemece değerlendirilir. Talep üzerine verilir; mahkeme kendiliğinden hükmedemez. Tarafların mali durumu değişirse kaldırılabilir veya azaltılabilir.
2. Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri:
Boşanma sürecinde daha fazla kusurlu olan eşten, diğer taraf lehine tazminat talep edilebilir.
Maddi tazminat, boşanma nedeniyle uğranılan ekonomik kaybın telafisini hedefler.
Manevi tazminat ise kişilik hakları ihlal edilen, küçük düşürücü davranışlara maruz kalan veya onuru zedelenen taraf lehine hükmedilir. Tazminat taleplerinin kabulü için, kusur ve illiyet bağının ispatı gerekir.
3. Velayet Talebi:
Müşterek çocukların velayeti, çocuğun üstün yararı esas alınarak mahkeme tarafından belirlenir. Taraflar anlaşsa dahi, mahkeme re’sen değerlendirme yapar. Çocuğun yaşı, eğitimi, bakım ihtiyaçları ve ebeveynlerin yaşam koşulları dikkate alınarak karar verilir. Gerekirse sosyal inceleme raporu alınabilir.
4. Çocukla Kişisel İlişki Kurulması:
Velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurması, düzenli görüşme günleriyle sağlanır. Görüşme süresi, sıklığı ve şartları, çocuğun yaşına ve ruhsal ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Mahkeme, bu konuda da çocuğun üstün yararını gözeterek karar verir.
5. Mal Rejiminin Tasfiyesi:
Evlilik süresince edinilen malların paylaşımı, Türk Medeni Kanunu’nun 202 ve devamı maddelerinde düzenlenen edinilmiş mallara katılma rejimine göre yapılır. Boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte mal rejiminin tasfiyesi için ayrı bir dava açılabileceği gibi, boşanma davası ile birlikte de ileri sürülebilir.
- Boşanma Davasında Delil ve İspat Yükü:
Boşanma davalarında tarafların ileri sürdüğü iddiaların hükme esas alınabilmesi için, bu iddiaların somut delillerle ispat edilmesi gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri sınırlı olarak sayılmış olup, bu sebeplerin gerçekleştiğini ileri süren taraf, iddiasını ispat yükü altındadır. Aksi hâlde dava reddedilebilir veya talepler karşılıksız kalabilir.
1. İspat Yükü ve Hukuki Dayanak:
Hukukumuzda boşanma davaları bakımından da genel ispat ilkesi geçerlidir: “İddia eden, iddiasını ispatla yükümlüdür.” (HMK m.190). Boşanma sebebi olarak ileri sürülen her olay, boşanma kararına dayanak yapılabilmesi için hukuki geçerliliği olan, usulüne uygun elde edilmiş delillerle desteklenmelidir.
2. Delil Türleri:
Boşanma davalarında ileri sürülebilecek deliller çeşitlidir. Bunlar arasında en sık kullanılanlar:
Tanık Beyanları: Davaya konu olayları doğrudan gözlemlemiş kişilerin beyanlarıdır. Özellikle fiziksel veya psikolojik şiddet, terk, ilgisizlik gibi durumlarda önemli bir delil kaynağıdır.
Mesaj ve Sosyal Medya Kayıtları: Telefon mesajları, e-postalar, sosyal medya yazışmaları, ekran görüntüleri ve diğer dijital veriler mahkemece delil olarak dikkate alınabilir.
Fotoğraf ve Video Kayıtları: Sadakatsizlik, kötü muamele veya başka bir özel boşanma sebebine ilişkin görsel kanıtlar delil teşkil edebilir.
Polis tutanakları, hastane raporları, adli muayene kayıtları: Fiziksel şiddet, hakaret veya diğer eylemlerin ispatında önemli rol oynar.
Uzman ve bilirkişi raporları: Özellikle velayet veya psikolojik değerlendirme gerektiren durumlarda başvurulur.
HTS (telefon görüşme) kayıtları veya otel giriş bilgileri: Zina veya başka tür sadakat ihlallerinde dolaylı delil olarak kullanılabilir.
3. Hukuka Aykırı Delil Yasağı:
Boşanma davalarında delil serbestisi prensibi geçerli olmakla birlikte, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş deliller mahkeme tarafından dikkate alınmaz (Anayasa m.38, HMK m.189). Örneğin, gizlice yapılan ses veya görüntü kayıtları, özel hayatın ihlali kapsamında değerlendirilerek delil niteliği taşımayabilir. Ancak bazı durumlarda Yargıtay, haklılık sınırını aşmayan kayıtları istisnai olarak geçerli sayabilmektedir; bu da her somut olayın kendi özelinde değerlendirilmesini gerektirir.
4. Delillerin Sunulması ve Değerlendirilmesi:
Taraflar, delillerini dava dilekçesi ve cevap dilekçesinde bildirmeli; mahkemece belirlenen süre içinde sunmalıdır. Mahkeme, sunulan delilleri değerlendirirken sadece şekli yeterliliği değil, inandırıcılık ve olayla olan bağlantısını da dikkate alır. Re’sen araştırma ilkesi gereğince, özellikle çocukların menfaatine ilişkin konularda mahkeme delil toplamaya kendiliğinden de karar verebilir.
- Boşanmanın Sonuçları:
Boşanma kararı yalnızca eşler arasındaki evlilik bağının sona erdirilmesini değil, aynı zamanda tarafların sosyal, ekonomik ve hukuki statülerinde önemli değişiklikler doğurur. Karar, taraflar ve varsa müşterek çocuklar açısından bir dizi sonucu beraberinde getirir. Bu sonuçlar hem özel hukuk hem de kamu hukuku bakımından önem arz eder.
1. Evlilik Birliğinin Sona Ermesi ve Nüfus Kayıtları Üzerindeki Etkisi:
Boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte evlilik birliği sona erer. Taraflar, yeniden evlenme ehliyetine kavuşur. Nüfus kayıtlarında medeni hâl “boşanmış” olarak güncellenir. Kadın eş, evlenmeden önceki soyadını yeniden kullanabilir veya evlilik soyadını taşıma talebinde bulunabilir (TMK m.173).
2. Mal Rejiminin Tasfiyesi:
Eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanıyorsa, boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte mal rejimi sona erer ve malların paylaşımı gündeme gelir (TMK m.202 vd.). Bu tasfiye için ayrı bir dava açılması gerekebilir. Evlilik süresince edinilen mallar, katkı oranlarına göre hesaplanarak paylaştırılır.
3. Nafaka Hükümleri:
Boşanma kararıyla birlikte tedbir nafakası sona erer. Mahkeme, yoksulluk nafakasına veya iştirak nafakasına hükmetmişse, bu nafakaların ödenmesi boşanma sonrasında da devam eder. Nafaka yükümlülüğü, koşulların değişmesi durumunda artırılabilir, azaltılabilir ya da kaldırılabilir.
4. Tazminat Yükümlülükleri:
Boşanmaya sebep olan olaylarda daha ağır kusurlu olan eşin, diğer eşe maddi ve/veya manevi tazminat ödemesine karar verilmişse, bu karar boşanmanın kesinleşmesiyle birlikte icra edilebilir hale gelir. Tazminat, tek seferde ödenebileceği gibi bazı durumlarda taksitle de tahsil edilebilir.
5. Çocukların Velayeti ve Kişisel İlişki:
Mahkeme, boşanma kararında müşterek çocukların velayetini hangi ebeveyne bırakacağını karara bağlar. Diğer ebeveyne çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanınır. Bu ilişki takvime bağlanarak, çocuğun gelişimi, eğitim durumu ve ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenir. Gerektiğinde mahkeme, uzman raporlarıyla bu süreci denetleyebilir.
6. Miras ve Sosyal Güvenlik Hakları:
Boşanma, eşlerin birbirine olan yasal mirasçılığını sona erdirir. Boşanmış eş, artık karşı tarafın yasal mirasçısı değildir. Ancak boşanma davası açılmış ve eşlerden biri dava sürecinde ölmüşse, hayatta kalan eşin kusurlu olup olmadığına göre mirasçılık durumu farklılık gösterebilir (TMK m.181/2).
Sosyal güvenlik bakımından, dul maaşı veya sağlık yardımları gibi haklar da boşanma ile birlikte sona erer.
- Boşanma Sürecinde Tarafların Dikkat Etmesi Gerekenler:
Boşanma, yalnızca bir evliliğin sona ermesi değil; tarafların sosyal, duygusal, ekonomik ve hukuki yönlerden etkilendiği çok boyutlu bir süreçtir. Bu nedenle tarafların süreci sağlıklı biçimde yönetebilmesi için hem hukuki hem de kişisel anlamda dikkatli ve özenli davranmaları büyük önem taşır. Aşağıda, boşanma sürecinde tarafların dikkat etmesi gereken temel hususlar yer almaktadır:
1. Hukuki Danışmanlık Alınması:
Boşanma süreci, yalnızca dilekçe sunmakla sınırlı olmayan; usul kuralları, delil sunma süreleri, karşı beyanlar ve taleplerle şekillenen teknik bir yargılamadır. Bu süreçte bir avukattan hukuki destek alınması, tarafların hak kaybı yaşamamasını ve sürecin profesyonelce yürütülmesini sağlar. Özellikle mal rejimi, çocukların velayeti, nafaka ve tazminat gibi konuların uzman rehberliği olmadan değerlendirilmesi ileride telafisi güç sonuçlar doğurabilir.
2. Belgelerin ve Delillerin Zamanında Hazırlanması:
Boşanma sebeplerinin ispatı açısından tanık beyanları, dijital kayıtlar, mesajlar, sosyal medya içerikleri ve resmi belgeler büyük önem taşır. Bu tür delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmesi ve usule uygun sürede sunulması gerekir. Aksi halde mahkeme tarafından dikkate alınmayabilir.
3. Çocukların Psikolojik ve Hukuki Korunması:
Boşanma sürecinden en çok etkilenen taraflardan biri de çocuklardır. Taraflar, velayet mücadelesini bir “hak savaşı” değil, çocuğun üstün yararı doğrultusunda ele almalıdır. Mahkemeler bu süreçte çocukların psikolojik durumunu, eğitimini ve gelişimini ön planda tutar. Tarafların da bu yaklaşımı benimsemesi önemlidir.
4. Anlaşmalı Boşanma Halinde Protokolün Titizlikle Hazırlanması:
Eşler anlaşmalı boşanma yolunu tercih etmişse, hazırlanacak protokolde; velayet, nafaka, tazminat, mal paylaşımı ve diğer sonuçlar açık, uygulanabilir ve net şekilde düzenlenmelidir. İleride doğabilecek uyuşmazlıkların önüne geçmek için, protokolün avukat desteğiyle hazırlanması tavsiye edilir.
5. Duygusal Tepkilerin Hukuki Süreci Gölgelemesine İzin Verilmemesi:
Tarafların yaşadığı duygusal zorluklar doğal olmakla birlikte, sürecin sağlıklı işlemesi için duygusal tepkilerin önüne geçilmesi gerekir. Özellikle çocuğu araç hâline getirmek, tehdit, sosyal medya üzerinden ifşa veya küçük düşürücü açıklamalar gibi davranışlar, hem hukuki sorumluluk doğurabilir hem de mahkeme kararlarını olumsuz etkileyebilir.
6. Mahkeme Kararı Kesinleşmeden Yeni Hayat Planlaması Yapılmaması:
Boşanma davasının tamamlandığı düşünülerek, dava henüz kesinleşmeden yeni bir evlilik yapılması veya resmi işlemlere girişilmesi hukuken geçersizdir. Boşanma ancak kararın kesinleşmesiyle birlikte hüküm doğurur. Bu nedenle tarafların, sürecin tamamlandığından emin olmadan medeni durumlarını değiştirecek adımlar atmaması gerekir.