Blog

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

  1. Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Nedir

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi veya sürekli haysiyetsiz bir hayat sürmesi halinde, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Bu hüküm, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan ağır kusur niteliğindeki eylemlerin, mağdur eş açısından ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi durumunda devreye girer.

Bu sebepler, kusura dayalı boşanma sebepleri arasında yer aldığından, suç işleyen veya haysiyetsiz hayat süren eşin kusuru kanıtlandığı takdirde, davacı eş lehine boşanma kararı verilir. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre kusurlu eşin davranışlarını değerlendirir ve evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelip gelmediğini inceler.

Boşanma Davasında Aranan Temel Şartlar

1. Suçun Küçük Düşürücü Bir Suç Olması:

Boşanma davasına konu olan suç, toplum nezdinde küçük düşürücü nitelikte olmalıdır. Bu tür suçlar, genellikle ahlaka, kamu güvenliğine ve kişilik haklarına zarar veren eylemler olup, mağdur eş açısından evliliği devam ettirmeyi imkânsız hale getirir.

2. Suçun Kasıtlı Olarak İşlenmesi:

Suç işleme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, suçun kasten işlenmiş olması gerekir. Taksirle (dikkatsizlik veya ihmal sonucu) işlenen suçlar, TMK 163 kapsamında boşanma sebebi sayılmaz.

3. Haysiyetsiz Hayatın Süreklilik Arz Etmesi:

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, bu yaşam tarzının süreklilik göstermesi şarttır. Geçici veya tek seferlik ahlaka aykırı davranışlar, bu kapsamda değerlendirilmez.

4. Evlilik Birliğinin Çekilmez Hale Gelmesi:

Her iki durumda da, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme sonucu evlilik birliğinin taraflardan biri için çekilmez hale gelmiş olması gerekmektedir. Hakim, somut olayın özelliklerine göre bu çekilmezlik halini değerlendirir ve boşanma kararını buna göre verir.

TMK 163’ün Hukuki Çerçevesi

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi şu şekildedir:

“Eşlerden biri, küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürerse, diğer eş, her zaman boşanma davası açabilir.”

Bu hüküm, mağdur eşin evlilik birliğini sürdürmesinin artık mümkün olmadığı durumlarda, haklarını koruyarak boşanma davası açmasına olanak tanımaktadır. Dava açma hakkı herhangi bir süreye tabi olmaksızın her zaman kullanılabilir. Ancak, mağdur eşin bu duruma sessiz kalması veya kusurlu eşin davranışlarını affetmesi dava açma hakkını düşürebilir.

  • Yetkili ve Görevli Mahkeme ile Dava Süreci

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılacak boşanma davalarında, yetkili ve görevli mahkeme ile dava süreci belirli usul kurallarına tabidir. Bu davaların doğru bir şekilde yürütülmesi ve hukuki sonuçların sağlıklı alınabilmesi için usul hükümlerine dikkat edilmelidir.

1. Yetkili ve Görevli Mahkeme

Yetkili Mahkeme:

Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesine göre, boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerin son altı ay boyunca birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir.

Eşler son altı ay boyunca farklı yerlerde yaşamışsa, davacı eşin veya davalı eşin yerleşim yeri aile mahkemesi yetkilidir.

Örnek:

Eşler son altı ay boyunca İstanbul’da birlikte yaşadıysa, dava İstanbul Aile Mahkemesi’nde açılır.

Eğer eşler farklı yerlerde yaşıyorsa ve davalı eş Ankara’da ikamet ediyorsa, dava Ankara Aile Mahkemesi’nde açılabilir.

Görevli Mahkeme:

Boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Ancak aile mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakar.

2. Dava Dilekçesi ve Açılış Süreci

Dava Dilekçesi:

Dava açılırken, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı boşanma dilekçesi hazırlanmalıdır. Dilekçede, boşanma sebebine dayanak olan olaylar, deliller ve tanık beyanları açıkça belirtilmelidir.

Davanın Açılması:

-Dava dilekçesi yetkili ve görevli mahkemeye sunularak dava açılır.

-Dava açıldıktan sonra, mahkeme davalı tarafa dilekçeyi tebliğ eder ve cevap süreci başlar.

3. Dava Süreci ve Temel Aşamalar

Ön İnceleme Duruşması:

Dava açıldıktan sonra mahkeme, ön inceleme duruşması yapar. Bu aşamada tarafların talepleri, deliller ve iddialar değerlendirilir.

Delillerin Toplanması ve Tanıkların Dinlenmesi:

Mahkeme, tarafların sunduğu delilleri toplar ve tanıkları dinler. Delillerin toplanması ve değerlendirilmesi tamamlandıktan sonra karar aşamasına geçilir.

Karar Süreci:

Mahkeme, delillerin değerlendirilmesi sonucunda boşanma talebi hakkında karar verir.

4. Deliller ve İspat Yükü

Delil Sunma Süreci:

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme davalarında, davacı eşin iddialarını somut delillerle ispatlaması gerekmektedir. Mahkeme, davacı eş tarafından sunulan delilleri değerlendirir ve gerektiğinde tanık beyanlarını dikkate alır.

Delil Türleri:

-Mahkûmiyet kararları,

-Tanık beyanları,

-Sosyal medya yazışmaları ve mesaj kayıtları,

-Fotoğraf ve video kayıtları,

-Polis tutanakları ve koruma kararları gibi belgeler delil olarak kabul edilmektedir.

Sonuç:

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılacak boşanma davalarında, yetkili ve görevli mahkeme eşlerin son altı ay birlikte yaşadıkları yer aile mahkemesidir. Dava süreci, mahkemede ön inceleme duruşmasının yapılması, delillerin toplanması ve değerlendirilmesi ile devam eder. Davacı eşin iddialarını somut delillerle ispatlaması büyük önem taşır. Bu sürecin doğru yürütülmesi, davanın olumlu sonuçlanmasında belirleyici rol oynar.

  • Suç İşleme Nedeniyle Boşanma Davası Açma Şartları

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi halinde, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Bu madde kapsamında boşanma davası açılabilmesi için belirli şartların oluşması gerekir. Suçun niteliği, işlenme şekli ve evlilik birliğine etkisi mahkeme tarafından değerlendirilen temel unsurlardır.

1. Suçun Küçük Düşürücü Suçlardan Biri Olması

Suçun boşanma sebebi sayılabilmesi için, küçük düşürücü bir suç niteliğinde olması gerekir. Küçük düşürücü suçlar, toplumda ahlaki ve hukuki açıdan kabul görmeyen, kişiyi toplum nezdinde itibarsızlaştıran suçlardır. Yargıtay kararlarında, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, uyuşturucu ticareti, cinsel suçlar, güveni kötüye kullanma ve kasten adam öldürme gibi suçlar küçük düşürücü suçlar arasında sayılmıştır.

Örnek:

Eşin dolandırıcılık suçundan mahkûm olması, diğer eş açısından evliliği sürdürülemez hale getirebilir ve boşanma davası açma hakkı doğar. Aynı şekilde, uyuşturucu ticareti gibi toplumda ağır sonuçlar doğuran suçlar da boşanma sebebi olarak kabul edilir.

2. Suçun Kasıtlı Olarak İşlenmesi

Suç işleme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için suçun kasten işlenmiş olması şarttır. Taksirle işlenen suçlar, yani dikkatsizlik veya ihmal sonucu meydana gelen suçlar, boşanma sebebi sayılmaz. Eşin bilinçli ve iradi olarak işlediği suçlar, TMK 163 kapsamında boşanma davasına dayanak olabilir.

Örnek:

Eşin kasten yaralama suçundan mahkûm olması boşanma sebebi sayılırken, trafik kazasında dikkatsizlik sonucu ölüm veya yaralanmaya sebebiyet vermesi (taksirle öldürme veya yaralama) bu kapsamda değerlendirilmez.

3. Suçun Evlendikten Sonra İşlenmiş Olması

Suçun boşanma sebebi olabilmesi için evlilik birliği kurulduktan sonra işlenmiş olması gerekir. Eşin evlilik öncesinde işlediği suçlar, diğer eşin bu durumu bilerek evliliği kabul etmesi halinde boşanma sebebi sayılmaz. Ancak, eşin evlendikten sonra küçük düşürücü bir suç işlemesi, mağdur eşe boşanma hakkı doğurur.

Örnek:

Eşin, evlilikten önce işlediği suç nedeniyle mahkûm olması ve bu durumun diğer eş tarafından biliniyor olması durumunda, sonradan bu gerekçeye dayanarak boşanma davası açılamaz. Ancak evlilik sırasında işlenen küçük düşürücü bir suç, boşanma sebebidir.

4. Küçük Düşürücü Suçun Ortak Hayatı Çekilmez Hale Getirmesi

Suç işleme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, suçun eşler arasındaki ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi gerekmektedir. Suç işleyen eşin davranışları, evlilik birliğini sarsacak derecede ağır olmalı ve mağdur eş açısından evliliğin devamı artık mümkün olmamalıdır. Mahkeme, somut olayda eşler arasındaki ilişkinin çekilmez hale gelip gelmediğini değerlendirir.

Örnek:

Eşin sahtecilik veya dolandırıcılık suçundan mahkûm olması, diğer eşin toplum içinde küçük düşmesine ve evliliğin devamını imkânsız hale getirmesine yol açarsa, mağdur eş boşanma davası açabilir.

Mahkûmiyet Kararı Gerekli mi?

Suç işleme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için eşin mahkûmiyet kararı almış olması zorunlu değildir. Ancak mahkûmiyet kararı, suçun işlendiğini kanıtlayan güçlü bir delil olarak değerlendirilir. Suç işleyen eşin beraat etmesi durumunda, mağdur eşin boşanma davası açma hakkı sona ermez. Mahkeme, somut olayda mevcut delilleri değerlendirerek evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediğine karar verir.

  • Hangi Suçlar Küçük Düşürücü Suç Sayılır?

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin küçük düşürücü bir suç işlemesi halinde, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Ancak burada önemli olan husus, işlenen suçun küçük düşürücü nitelikte olup olmadığıdır. Küçük düşürücü suçlar, toplumda ahlaki ve hukuki olarak ağır kusur kabul edilen, kişinin itibarı ve onuru üzerinde olumsuz etkiler bırakan suçlardır. Yargıtay kararlarında, bu suçların evlilik birliğini temelden sarsacak nitelikte olduğu ve mağdur eşin ortak yaşamı sürdürmesini imkânsız hale getirdiği kabul edilmektedir.

1. Hırsızlık, Dolandırıcılık ve Sahtecilik Suçları

Hırsızlık, dolandırıcılık ve sahtecilik gibi malvarlığına yönelik suçlar, kişiyi toplum nezdinde küçük düşüren ve güveni zedeleyen suçlardır. Bu tür suçlar, evlilik birliğinin temelinde yer alan güven ilişkisini ciddi şekilde sarsar ve mağdur eşin evliliği sürdürememesine neden olur.

Örnek:

-Eşin hırsızlık yaparken yakalanması ve bu olayın toplumda duyulması.

-Dolandırıcılık nedeniyle eşin adli makamlara şikayet edilmesi ve mahkûmiyet kararı verilmesi.

-Resmi belgede sahtecilik gibi eylemlerle toplumda eşin itibarsızlaşması.

Bu tür suçlar nedeniyle boşanma davası açıldığında, mahkeme evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul ederek boşanmaya karar verebilir.

2. Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar

Cinsel saldırı, taciz, istismar ve benzeri suçlar, bireyin onurunu ve kişilik haklarını ağır şekilde zedeleyen ve toplumda küçük düşürücü nitelik taşıyan suçlar arasında yer alır. Eşin, cinsel dokunulmazlığa karşı bir suç işlemesi, mağdur eş açısından evlilik birliğini sürdürülemez hale getirir.

Örnek:

-Eşin cinsel saldırı veya cinsel taciz suçlarından mahkûm olması.

-Çocuk istismarı gibi toplumda infial yaratan suçlara karışması.

Bu gibi durumlarda, mağdur eşin boşanma davası açma hakkı doğar ve mahkeme, suç işleyen eşin kusurlu olduğunu değerlendirerek boşanma kararı verebilir.

3. Uyuşturucu Ticareti ve Kaçakçılık

Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti ve kaçakçılık gibi suçlar, toplumda ağır suçlar olarak kabul edilmektedir. Eşin bu tür suçlarla ilgisi olması, diğer eş açısından evlilik birliğini sürdürmeyi imkânsız hale getirebilir.

Örnek:

-Eşin uyuşturucu ticaretine karışması ve mahkûm edilmesi.

-Kaçakçılık suçundan hüküm giymesi ve bu durumun aile çevresi ve toplumda duyulması.

Bu tür suçlar, mağdur eş için toplumda utanç verici bir duruma yol açtığı için boşanma davası açılması mümkündür.

4. Güveni Kötüye Kullanma ve Kasten Adam Öldürme

Güveni kötüye kullanma, kasten adam öldürme veya ağır yaralama gibi suçlar da küçük düşürücü nitelikte suçlardır. Özellikle yakın çevrede meydana gelen bu tür suçlar, mağdur eş açısından evliliğin devamını imkânsız kılar.

Örnek:

-Eşin işyerinde güveni kötüye kullanarak yolsuzluk yapması ve bu durumun duyulması.

-Kasten adam öldürme suçundan mahkûm olması.

Bu suçların işlendiği durumlarda, evlilik birliği ciddi anlamda sarsıldığı için mağdur eşin boşanma davası açma hakkı doğar.

5. Hakimin Somut Durum Değerlendirmesi

Küçük düşürücü suçların kapsamı, her somut olayda hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakim, suçun niteliği, işlendiği koşullar ve evlilik birliğine olan etkilerini değerlendirerek, mağdur eş açısından evliliğin çekilmez hale gelip gelmediğine karar verir. Bu nedenle, her suç küçük düşürücü nitelikte değerlendirilmeyebilir ve mahkeme, evlilik birliğinin devamının mümkün olup olmadığını somut olayın özelliklerine göre incelemektedir.

Örnek:

-Eşin taksirle işlenen bir suça karışması durumunda, hakimin bu olayın evlilik birliğini etkileyip etkilemediğini değerlendirmesi.

-Eşin işlediği suçun toplumda küçük düşürücü nitelikte olup olmadığının olayın koşullarına göre incelenmesi.

Sonuç:

Küçük düşürücü suçlar, eşin toplum nezdinde itibarını zedeleyen ve evlilik birliğini sürdürmeyi imkânsız hale getiren eylemler olarak değerlendirilir. Hırsızlık, dolandırıcılık, cinsel suçlar, uyuşturucu ticareti ve benzeri ağır suçlar, TMK 163 kapsamında boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Ancak her somut olayda, hakimin suçun niteliğini ve evlilik birliğine etkilerini değerlendirmesi gerektiği unutulmamalıdır.

  • Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davası Açma Şartları

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin haysiyetsiz bir hayat sürmesi durumunda, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Haysiyetsiz hayat sürme, toplumun ahlaki ve hukuki değerlerine aykırı, aile yapısını tehdit eden ve eşin kişisel itibarı ile evlilik birliğini sarsacak nitelikteki yaşam tarzlarını ifade eder. Ancak, bu sebeple boşanma davası açılabilmesi için belirli şartların oluşması gerekmektedir.

1. Haysiyetsiz Hayat Şeklinin Süreklilik Göstermesi

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, bu yaşam tarzının süreklilik arz etmesi gerekmektedir. Tek seferlik veya geçici nitelikteki ahlaka aykırı davranışlar bu kapsamda değerlendirilemez. Sürekli ve alışkanlık hâline gelmiş kötü yaşam tarzı, evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelmesine neden olmalıdır.

Örnek:

-Eşin sürekli alkol veya uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle aile sorumluluklarını yerine getirememesi.

-Fuhuş veya ahlaka aykırı ilişkilerin devamlı hale gelmesi.

-Kumar alışkanlığı nedeniyle aileyi maddi çöküşe sürüklemesi.

Bu gibi durumlarda, eşin sürekli olarak haysiyetsiz bir hayat sürmesi halinde boşanma davası açılması mümkündür.

2. Bu Yaşam Tarzının Evlilik Süresince Devam Etmesi

Haysiyetsiz hayat sürme eyleminin evlilik birliği devam ederken gerçekleşmiş olması şarttır. Evlilikten önceki dönemde işlenen ahlaka aykırı fiiller, eşin bu durumu bilerek evliliği kabul etmiş olması halinde, sonradan boşanma sebebi olarak ileri sürülemez. Ancak evlilik sırasında bu tür davranışların başlaması veya devam etmesi, boşanma sebebi sayılır.

Örnek:

-Eşin evlilikten önce kötü yaşam alışkanlıklarına sahip olması ve bu durumu diğer eşin bilmesine rağmen evliliğin gerçekleşmiş olması durumunda, evlilikten sonra bu davranışların devam etmesi halinde boşanma davası açılabilir.

-Evlendikten sonra sürekli olarak fuhuş yapmaya devam eden veya ahlak dışı bir yaşam sürdüren eşe karşı boşanma davası açılabilir.

3. Ortak Hayatı Çekilmez Hale Getirmesi

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, bu yaşam tarzının evlilik birliğini çekilmez hale getirmesi gerekir. Eşin bu tür bir hayat tarzı sürdürmesi, diğer eş açısından manevi bir yıkıma ve evliliğin temel değerlerinin zedelenmesine neden olmalıdır. Ortak yaşamın devam etmesi, mağdur eş açısından artık imkânsız hale geldiğinde, boşanma davası açma hakkı doğar.

Örnek:

-Eşin sürekli olarak fuhuş yapması ve bu durumun diğer eşin aile ve çevre içinde küçük düşmesine neden olması.

-Kumar ve borçlanma nedeniyle aileyi sürekli maddi çöküşe sürükleyen eşin davranışları.

-Uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle eşin, ailevi sorumluluklarını ihmal etmesi ve evlilik birliğini sürdüremez hale getirmesi.

4. Eşin Bu Yaşam Tarzını Tercih Etmesi ve İradi Davranışları

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, eşin bu yaşam tarzını bilinçli olarak tercih etmesi ve bu yönde iradi davranışlarda bulunması gerekir. Eşin zorla veya iradesi dışında içine sürüklendiği durumlar, bu kapsamda değerlendirilemez. Eğer eş, haysiyetsiz yaşam biçimini kendi iradesiyle sürdürüyor ve bu hayat tarzı evlilik birliğini çekilmez hale getiriyorsa, mağdur eşin boşanma davası açma hakkı doğar.

Örnek:

-Eşin kendi isteğiyle fuhuş yapmaya devam etmesi.

-Sürekli olarak suç ortamlarında bulunmayı tercih etmesi ve bu yaşam tarzından vazgeçmemesi.

-Bu durumda, mağdur eş için evlilik birliğinin devamı imkânsız hale gelir ve boşanma davası açma hakkı doğar.

Affetme ve Süre Şartı Yoktur

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davalarında, hak düşürücü süre bulunmaz ve mağdur eş, bu sebebe dayanarak her zaman dava açabilir. Ayrıca, mağdur eşin kusurlu eylemleri affetmesi halinde boşanma davası açma hakkı düşer. Eşin affettiği veya bu durumu kabullendiği bir durumda, sonradan bu nedene dayanarak dava açması mümkün değildir.

Sonuç:

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, eşin bu yaşam tarzını sürekli ve bilinçli bir şekilde sürdürmesi, evlilik birliğini çekilmez hale getirmesi ve evlilik süresince bu davranışları devam ettirmesi gerekmektedir. Bu şartların varlığı halinde mağdur eş her zaman boşanma davası açabilir ve mahkeme, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle boşanma kararı verebilir.

  • Neler Haysiyetsiz Hayat Sürme Sayılır?

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, eşlerden birinin haysiyetsiz bir hayat sürmesi durumunda, diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanımaktadır. Ancak, haysiyetsiz hayat sürme kavramı kanunda açık bir tanım ile belirtilmemiştir. Yargıtay içtihatlarına göre, haysiyetsiz hayat sürme; toplumda ahlaki ve hukuki normlara aykırı, sürekli ve alışkanlık haline gelmiş kötü yaşam tarzlarını ifade eder. Bu tür bir yaşam şekli, eşin ve aile bireylerinin onurunu zedeleyerek evlilik birliğini sürdürülemez hale getirir.

Mahkeme, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, eşin yaşam tarzının haysiyetsiz nitelikte olup olmadığını değerlendirir. Aşağıda, Yargıtay kararlarında haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilen bazı yaşam tarzları yer almaktadır.

1. Sürekli Alkol veya Uyuşturucu Bağımlılığı

Eşin sürekli ve kontrolsüz bir şekilde alkol veya uyuşturucu madde kullanması, evlilik birliğini çekilmez hale getiren haysiyetsiz bir yaşam tarzı olarak değerlendirilir. Bu tür bağımlılıklar, eşin ailevi sorumluluklarını yerine getirmesine engel olduğu gibi, aile bireylerini maddi ve manevi açıdan zor duruma sokar.

Örnek:

-Eşin sürekli alkol alarak aile içinde şiddet ve huzursuzluk yaratması.

-Uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle eşin çocukları ihmal etmesi ve aileyi maddi çöküşe sürüklemesi.

-Bağımlılık sorunu tedavi edilmeden ve eşin yaşam tarzı değişmeden evlilik birliğinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi mümkün olmaz.

2. Fuhuş veya Ahlak Dışı Bir Yaşam Tarzı

Eşin fuhuş yapması, ahlak dışı ilişkilerde bulunması veya toplumda kabul görmeyen cinsel ilişkiler yaşaması haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir. Fuhuş veya ahlak dışı yaşam tarzı, evlilik birliğini temelden sarsarak diğer eş açısından ortak hayatı çekilmez hale getirir.

Örnek:

-Eşin para karşılığında fuhuş yapması veya bu tür ilişkileri sürdürmesi.

-Sürekli ahlak dışı ilişkiler yaşaması ve bu durumun toplumda duyulması.

Bu tür eylemler, mağdur eşin evliliği sürdürmesini imkânsız hale getiren sebepler arasında sayılmaktadır.

3. Suç Ortamlarında Sürekli Bulunma ve Suç İşleme Eğilimi

Eşin suç örgütleri ile bağlantı kurması, suç ortamlarında sürekli bulunması ve yasa dışı faaliyetlere katılması haysiyetsiz hayat sürme olarak değerlendirilir. Bu tür bir yaşam tarzı, hem mağdur eşin hem de aile bireylerinin güvenliğini tehlikeye atar ve evlilik birliğinin temelini sarsar.

Örnek:

-Eşin organize suç örgütleri ile bağlantılı olarak sürekli suç işleme eğiliminde olması.

-Uyuşturucu ticareti, kaçakçılık veya silah kaçakçılığı gibi yasa dışı faaliyetlerde bulunması.

Bu gibi durumlarda, mağdur eşin boşanma davası açma hakkı doğar ve mahkeme, somut olayın özelliklerine göre boşanma kararı verebilir.

4. Kumar ve Aşırı Borçlanma Nedeniyle Aileyi Maddi Çöküşe Sürükleme

Eşin sürekli kumar oynaması veya bilinçsiz harcamalarla aileyi ekonomik çöküşe sürüklemesi de haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmektedir. Kumar bağımlılığı ve kontrolsüz harcamalar, aile bireylerinin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını engeller ve maddi huzursuzluğa neden olur.

Örnek:

-Eşin sürekli kumar oynayarak evdeki eşyaları satması ve aileyi borç batağına sürüklemesi.

-Kontrolsüz harcamalar nedeniyle ailenin geçimini sağlayamaması ve ekonomik istikrarsızlığa yol açması.

-Bu tür davranışlar, evlilik birliğini sürdürülemez hale getirir ve boşanma sebebi sayılır.

5. Toplum Tarafından Ahlaka Aykırı Kabul Edilen Sürekli Davranışlar

Eşin toplum tarafından ahlaka aykırı kabul edilen ve sürekli tekrarlanan davranışlarda bulunması, evlilik birliğini zedeleyen haysiyetsiz yaşam tarzı olarak değerlendirilir. Bu tür davranışlar, eşin aile çevresi ve toplumda küçük düşmesine yol açarak evliliği sürdürülemez hale getirir.

Örnek:

-Eşin sürekli olarak gece hayatında bulunması ve alkol, uyuşturucu gibi maddelerle iç içe olması.

-Eşin sosyal ve ahlaki normlara aykırı davranışlar sergilemesi ve bu durumun evlilik birliğini temelden sarsması.

-Bu tür davranışlar da haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilir.

Haysiyetsiz Hayat Sürmenin Süreklilik Şartı

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için, bu yaşam tarzının süreklilik arz etmesi gerekmektedir. Geçici veya tek seferlik ahlaka aykırı davranışlar, haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilmez. Mahkeme, somut olayın özelliklerine göre bu yaşam tarzının sürekliliğini araştırır ve buna göre karar verir.

Sonuç:

Haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilen davranışlar, evlilik birliğini temelden sarsarak mağdur eş açısından ortak hayatı çekilmez hale getiren sürekli ve alışkanlık haline gelmiş kötü yaşam tarzlarıdır. Sürekli alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş, kumar, suç işleme eğilimi ve ahlaka aykırı yaşam tarzları gibi eylemler, TMK 163 kapsamında boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Bu tür davranışların varlığı halinde, mağdur eş her zaman boşanma davası açabilir.

  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davasında İspat Yükü

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi kapsamında açılan boşanma davalarında, ispat yükü davayı açan eşin üzerindedir. Bu davalarda, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme iddialarını öne süren taraf, iddiasını somut delillerle ve mümkünse tanık beyanlarıyla desteklemek zorundadır. Mahkeme, suçun işlendiğini veya haysiyetsiz yaşam tarzının süreklilik arz ettiğini tespit edebilmek için delilleri değerlendirir ve somut olayın özelliklerine göre karar verir.

1. İspat Yükünün Davacıda Olması

Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı boşanma davalarında, ispat yükü davacı eşe aittir. Davacı eş, iddiasını mahkemeye somut delillerle kanıtlamak zorundadır. Eğer suç işleme veya haysiyetsiz yaşam tarzının varlığı kesin ve inandırıcı delillerle ortaya konamazsa, dava reddedilir.

Örnek:

-Eşin uyuşturucu ticareti yaptığı iddiasıyla açılan bir boşanma davasında, davacı eşin bu iddiayı mahkeme huzurunda delillerle kanıtlaması gerekir.

-Fuhuş veya ahlak dışı yaşam sürdüğü iddia edilen eşin bu davranışlarını devam ettirdiği tanık beyanları, fotoğraflar veya mesaj kayıtları ile ispatlanmalıdır.

2. Delil Türleri ve Mahkemede Değerlendirme

Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme iddialarının ispatında kullanılabilecek deliller şunlardır:

Tanık Beyanları: Olaylara tanıklık eden kişilerin ifadeleri, mahkeme nezdinde güçlü delil olarak kabul edilir. Tanıklar, eşin haysiyetsiz hayat sürdüğüne veya suç işlediğine dair bilgilerini paylaşmalıdır.

Mahkûmiyet Kararları: Eşin işlediği suça ilişkin kesinleşmiş mahkûmiyet kararı, boşanma davasında güçlü bir delil niteliğindedir. Ancak mahkûmiyet kararı olmasa bile, suçun işlendiği mahkemece değerlendirilerek evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı incelenebilir.

Mesaj ve Sosyal Medya Kayıtları: Eşin suç ortamlarında bulunduğuna veya ahlaka aykırı bir yaşam sürdüğüne dair mesaj, e-posta, WhatsApp yazışmaları ve sosyal medya paylaşımları delil olarak kullanılabilir.

Fotoğraf ve Video Kayıtları: Eşin kötü yaşam alışkanlıklarını devam ettirdiğine dair görsel kayıtlar da mahkemede değerlendirilir.

Polis Tutanağı veya Koruma Kararı: Eşe yönelik şiddet veya tehdit gibi olaylar nedeniyle polise yapılan başvurular ve alınan koruma kararları, haysiyetsiz hayat sürdüğünün delili olarak kabul edilebilir.

3. Haysiyetsiz Hayat Sürmede Sürekliliğin İspatı

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davalarında, süreklilik unsurunun ispatı önemlidir. Mahkeme, eşin kötü yaşam tarzının sürekli olup olmadığını değerlendirir. Sürekliliğin ispatı, tanık beyanları, mesaj kayıtları, sosyal çevredeki olumsuz durumlarla desteklenmelidir.

Örnek:

-Sürekli alkol veya uyuşturucu bağımlılığı olan eşin bu alışkanlıklarını uzun süre devam ettirdiği ve evlilik birliğini sarsacak derecede etkilediği tanık ifadeleri ve hastane raporlarıyla ispatlanmalıdır.

-Fuhuş yapan eşin bu eylemlerini sürekli hale getirdiği ve aile birliğini tehlikeye soktuğu belgelerle kanıtlanabilir.

4. Mahkemenin Resen Araştırma Yetkisi

TMK 163’e dayalı boşanma davalarında, mahkeme resen araştırma yetkisini kullanarak tarafların iddialarını inceleyebilir. Hakim, dosya kapsamında yer alan deliller ve tanık beyanları dışında, olayın aydınlatılması için ek bilgi ve belgeler talep edebilir.

Örnek:

-Eşin fuhuş yaptığı iddiasında, mahkeme gerekli yerlerden araştırma yapılmasını ve kayıtların incelenmesini talep edebilir.

-Suç işleyen eş hakkında adli sicil kaydı veya devam eden davaların incelenmesi mahkemece resen yapılabilir.

5. Mahkûmiyet Kararı Gerekli mi?

Suç işleme sebebine dayalı boşanma davalarında mahkûmiyet kararı zorunlu değildir. Mahkeme, suç işleme eyleminin evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğine kanaat getirirse, mahkûmiyet kararı olmasa bile boşanmaya hükmedebilir. Ancak kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı, boşanma davasında güçlü bir delil olarak kabul edilir.

Örnek:

-Eşin dolandırıcılık suçundan yargılanması ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmasa bile, olayın niteliği ve evlilik birliğine etkileri incelenerek boşanma kararı verilebilir.

6. Haysiyetsiz Hayat Sürmede Sürekli Davranışların İspatı

Haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açan tarafın, eşin sürekli ve alışkanlık haline getirdiği ahlak dışı davranışları ispat etmesi gerekir. Geçici nitelikteki hatalar veya bir defaya mahsus yaşanan olaylar, haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilmez.

Örnek:

-Sürekli fuhuş yapan bir eşin bu davranışlarının devamlılık arz ettiğini tanık beyanları, mesaj kayıtları ve fotoğraflarla ispatlamak gereklidir.

-Kumar bağımlılığı nedeniyle aileyi maddi zarara uğratan eşin bu alışkanlığını sürdürdüğü belgelerle kanıtlanmalıdır.

Sonuç:

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davalarında, davacı eşin iddialarını somut delillerle ve tanık beyanlarıyla desteklemesi gerekmektedir. Mahkûmiyet kararı olmadan da boşanma kararı verilebilir, ancak kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı, iddiaların doğruluğunu kanıtlamak açısından güçlü bir delil niteliği taşır. Haysiyetsiz hayat sürme durumlarında ise yaşam tarzının süreklilik gösterdiğinin ispatı büyük önem taşır. Mahkeme, tarafların sunduğu delilleri değerlendirerek evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığına karar verir.

  • Bu Sebeplere Dayalı Boşanma Davasının Sonuçları

Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi kapsamında suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme sebeplerine dayanarak açılan boşanma davalarının kabul edilmesi halinde, kusurlu eşin hukuki ve mali yükümlülükleri doğar. Bu tür boşanma davalarında, mahkeme kusurlu eşin davranışlarını dikkate alarak mal rejimi, tazminat, nafaka ve velayet gibi konularda karar verir. Ancak, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanmada, TMK 236/2 kapsamında mal rejimi tasfiyesinde hak kaybı uygulanamaz. Bu tür davaların sonuçları, kusurlu eşin ağır kusur derecesi göz önünde bulundurularak şekillenir.

1. Mal Rejimi Üzerindeki Etkileri

Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma davası kabul edildiğinde, mal rejimi tasfiyesi genel kurallara göre yapılır ve kusur oranı mal paylaşımında doğrudan etkili değildir.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi:

Evlilik birliği içinde edinilen malların tasfiyesinde, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayanılarak kusurlu eşin katılma alacağında azalma yapılamaz. Eşler arasında mevcut olan mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimi ise mal paylaşımı bu kurallara göre gerçekleştirilir.

Örnek:

-Suç işleyen veya haysiyetsiz hayat süren eşin, mal rejimi tasfiyesinde eşit pay alma hakkı devam eder.

-Kusurlu eşin suç işleme veya kötü yaşam tarzı, mal paylaşımı sırasında malvarlığına katılma alacağını etkilemez.

2. Maddi ve Manevi Tazminat Talepleri

Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açan mağdur eş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Tazminat taleplerinde, kusurlu eşin eylemlerinin mağdur eş üzerinde yarattığı maddi ve manevi zararların ispat edilmesi gerekmektedir.

 Maddi Tazminat:

Mağdur eşin, boşanma sonucunda ekonomik kayba uğraması durumunda kusurlu eşten maddi tazminat talep etme hakkı vardır.

Örnek:

-Eşin kumar borçları nedeniyle aile mallarının satılması sonucunda mağdur olan eş, ekonomik zararlarının tazmini için maddi tazminat talep edebilir.

Manevi Tazminat:

Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle mağdur olan eş, psikolojik ve sosyal anlamda zarar gördüğünü ispat ederek manevi tazminat talep edebilir.

Örnek:

-Eşin fuhuş yaparak mağdur eşin onurunu zedelemesi durumunda, mağdur eş manevi tazminat talep edebilir.

-Suç işleme sonucu aile bireylerinin küçük düşmesi ve toplumda mağdur eşin itibarının sarsılması halinde manevi tazminat hakkı doğar.

3. Nafaka Kararları

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davalarında, mağdur eş lehine nafaka talepleri değerlendirilmektedir. Bu davalarda, kusurlu eş nafaka yükümlülüğünden kaçınamaz.

Yoksulluk Nafakası:

Boşanma sonrası ekonomik olarak zorluk çekecek olan eş, diğer eşten yoksulluk nafakası talep edebilir. Nafaka kararı verilirken, eşlerin ekonomik durumu ve kusur oranları dikkate alınır.

Örnek:

Haysiyetsiz hayat süren eş nedeniyle boşanan ve maddi olarak mağdur olan taraf, nafaka talep edebilir.

Tedbir Nafakası:

Boşanma süreci devam ederken mağdur eşin ve varsa çocukların mağdur olmaması için mahkeme, kusurlu eşin tedbir nafakası ödemesine karar verebilir.

İştirak Nafakası:

Çocukların velayeti mağdur eşe verildiğinde, kusurlu eşten iştirak nafakası talep edilebilir. Bu nafaka, çocuğun bakım ve eğitim masraflarını karşılamak amacıyla bağlanır.

4. Çocukların Velayeti ve Görüşme Hakları

Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davalarında, mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek velayet kararı verir. Kusurlu eşin çocuğun gelişimi üzerinde olumsuz etkileri varsa, velayet hakkı genellikle mağdur eşe verilir.

Velayet Kusurlu Eşe Verilmez:

Eşin fuhuş, alkol, uyuşturucu bağımlılığı veya suç işleme gibi haysiyetsiz hayat sürme davranışları velayet hakkını doğrudan etkiler. Kusurlu eşin çocuğun ahlaki ve fiziksel gelişimini olumsuz etkilemesi durumunda velayet hakkı diğer eşe verilir.

Örnek:

-Suç işleme nedeniyle sürekli hapis cezası alan eşin velayet hakkı elinden alınır ve çocuk mağdur eşe verilir.

Kusurlu Eşin Görüşme Hakkı Kısıtlanabilir:

Kusurlu eşin çocukla görüşme hakkı, çocuğun güvenliği ve psikolojik sağlığı açısından risk oluşturuyorsa, mahkeme görüşme hakkını kısıtlayabilir veya tamamen kaldırabilir.

5. Kusurlu Eşin Miras Haklarının Kaybı

Boşanma kararı kesinleştikten sonra kusurlu eşin, diğer eşin miras hakkı üzerindeki yasal mirasçılık hakları sona erer. Ancak boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölmesi halinde, kusurlu eşin mirasçılık hakkı devam edebilir.

Mirasçılık Hakkının Sona Ermesi:

Boşanma kararının kesinleşmesi ile kusurlu eşin miras hakkı sona erer.

Ölüm Halinde Mirasçılık Hakkı:

Boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölmesi halinde, kusurlu eşin mirasçılığı mahkeme tarafından değerlendirilir. Eğer kusurlu eşin ağır kusuru tespit edilirse, mahkeme kusurlu eşin mirasçılık hakkını ortadan kaldırabilir.

6. Koruma ve Uzaklaştırma Kararları

Boşanma sürecinde, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme gibi tehdit içeren durumlar söz konusuysa, mağdur eş ve çocukların korunması için 6284 sayılı Kanun kapsamında koruma ve uzaklaştırma kararları alınabilir.

Uzaklaştırma Kararı:

Kusurlu eşin mağdur eşe ve çocuklara yaklaşması mahkeme tarafından engellenebilir.

Geçici Velayet ve Tedbir Nafakası:

Mahkeme, dava sürecinde mağdur eşin ve çocukların mağdur olmaması için geçici velayet ve tedbir nafakası gibi koruma tedbirleri alabilir.

Sonuç:

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle açılan boşanma davalarında, kusurlu eşin ağır kusuru dikkate alınarak tazminat, nafaka ve velayet gibi birçok hukuki sonuç doğar. Ancak, TMK 236/2 yalnızca zina ve hayata kast durumlarında uygulanabileceği için, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle açılan boşanma davalarında mal rejimi tasfiyesi genel kurallara göre yapılır ve kusurlu eşin mal paylaşımındaki hakkı etkilenmez. Kusurlu eşin mal rejimi tasfiyesinde hak kaybı yaşaması mümkün değildir. Bu nedenle, bu tür davalarda mağdur eşin haklarını etkin bir şekilde koruyabilmesi için delillerin titizlikle toplanması ve dava sürecinin doğru yönetilmesi büyük önem taşır.

Prev post
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ (İzale-i Şüyu) DAVASI
Haziran 24, 2025
Next post
  TERK SEBEBİNE DAYALI BOŞANMA DAVASI
Haziran 24, 2025

Yorum bırakın

Hakkımda

Avukat Ahmet Alp Nehir Hukuk Bürosu olarak, ceza, aile, ticaret ve iş hukuku gibi alanlarda uzman hukuki destek sunuyoruz. Erzurum’da profesyonel danışmanlık ve dava takibi hizmeti veriyoruz. Haklarınızı korumak için buradayız. Bizimle iletişime geçin.

İletişim
Yekeler İş Merkezi, Muratpaşa, Saray Bosna Cd. Kat 4, No 20, 25000 Yakutiye/Erzurum